GERİ İNDEKS İLERİ

29- Alim ilim öğrenmekten yorulmayan kimsedir. /1303

30ـ اَلعُلَماءُ  باقُونَ ما بَقِىَ اللَّيْلُ والنَّهارُ /1481.

30- Gece ile gündüz var oldukça alim bâkidir. /1481

31ـ اَلْكاتِمُ لِلْعِلْمِ غَيْرُ واثِقٍ بِالإصابَةِ فيهِ /1544.

31- İlmini gizleyen, onun doğruluğuna güvenemez. /1544

32ـ إنَّمَا العالِمُ مَنْ دَعاهُ عِلْمُهُ إلَى الوَرَعِ وَ التُّقى, وَ الزُّهْدِ في عالَمِ الفَناءِ, وَ التَّوَلُّهِ بِجَنَّةِ المَأْوى /3910.

32- Şüphesiz alim, ilmi kendisini takvaya, dindarlığa, geçici dünyada zühte ve Cennet-i Me’va’ya aşık olmaya davet ettiği kimsedir. /3910

33ـ آفَةُ العُلَماءِ حُبُّ الرِّياسَةِ /3930.

33- Alimlerin afeti makam sevgisidir. /3930

34ـ إذا رَأيْتَ عالِماً فَكُنْ لَهُ خادِماً /4044.

34- Alim gördüğünde ona hizmet et. /4044

35ـ بَخِّ بَخٍّ لِعالِمٍ عَلِمَ فَكَفَّ, وَ خافَ البَياتَ فَأعَدَّ وَ اسْتَعَدَّ, إنْ سُئِلَ أفْصَحَ وَإنْ تُرِكَ سَكَتَ (صَمَتَ), كَلامُهُ صَوابٌ, وَ سُكُوتُهُ عَنْ غَيْرِ عَيٍّ عَنِ الجَوابِ /4443.

35- Bilip duran, ölümün gece baskınından korkup hazırlık yapan, sorulduğunda açıklayan, kendi başına bırakıldığında susan, doğru sözlü, suskunluğu cevaptan aciz kaldığı için olmayan alime ne mutlu! /4443

36ـ جالِسِ العُلَماءَ تَسْعَدْ /4717.

36- Alimler ile otur-kalk ki saadete eresin. /4717

37ـ جالِسِ العُلَماءَ تَزْدَدْ عِلْماً /4720.

37- Alimler ile oturup kalkarsan ilmin artar. /4720

38ـ جَمالُ العالِمِ عَمَلُهُ بِعِلْمِهِ /4753.

38- Alimin güzelliği ilmine amel etmesidir. /4753

39ـ جالِسِ العُلَماءَ , يَزْدَدْ عِلْمُكَ, وَيَحْسُنْ أدَبُكَ, وَتَزْكُ نَفْسُكَ /4786.

39- Alimler ile oturursan ilmin artar, edebin güzelleşir, nefsin tezkiye olur. /4786

40ـ جاوِرِ العُلَماءَ تَسْتَبْصِرْ /4801.

40- Alimler ile komşuluk et, basiretli olursun. /4801

41ـ رُبَّ عالِمٍ قَتَلَهُ عِلْمُهُ /5300.

41- Nice alimler vardır ki ilimleri onları öldürür. /5300

42ـ رُبَّ مُدَّعٍ لِلْعِلْمِ لَيْسَ بِعالِمٍ /5356.

42- İlim iddia eden niceleri vardır ki alim değillerdir. /5356

43ـ رُبَّ عالِمٍ غَيْرُ مُنْتَفِعٍ /5362.

43- Nice alimler vardır ki (kendi ilimlerinden) faydalanmazlar. /5362

44ـ رُتْبَةُ العالِمِ أعْلَى المَراتِبِ /5434.

44- Alimin makamı bütün makamlardan üstündür. /5434

45ـ زَلَّةُ العالِمِ تُفْسِدُ عَوالِمَ /5472.

45- Alimin hatası alemleri bozar. /5472

46ـ زَلَّةُ العالِمِ كَانْكِسارِ السَّفينَةِ تَغْرَقُ, وَتُغَرِّقُ مَعَها غَيْرَها /5474.

46- Alimin hatası, geminin delinip batması gibidir; kendisiyle birlikte başkalarını da boğar. /5474

47ـ زَلَّةُ العالِمِ كَبِيرَةُ الجِنايَةِ /5483.

47- Alimin hatası en büyük cinayettir. /5483

48ـ عَلَى العالِمِ أنْ يَتَعَلَّمَ ما لَمْ يَعْلَمْ, وَيُعَلِّمَ النّاسَ ما قَدْ عَلِمَ /6189.

48- Alimin bilmediğini öğrenmesi, bildiğini halka öğretmesi gerekir. /6189

49ـ عَلَى العالِمِ أنْ يَعْمَلَ بِما عَلِمَ, ثُمَ يَطْلُبُ تَعَلُّمَ ما لَمْ يَعْلَمْ /6196.

49- Alim bildiğine amel etmeli, daha sonra bilmediğini de öğrenmelidir. /6196

50ـ عالِمٌ مُعانِدٌ خَيْرٌ مِنْ جاهِلٍ مُساعِدٍ /6828.

50- Alim düşman, dost cahilden daha hayırlıdır. /6297

51ـ كُلُّ عالِمٍ خائِفٌ /6828.

51- Her alim (Allah’tan) korkandır. /6828

52ـ كَمْ مِنْ عالِمٍ فاجِرٍ وَعابِدٍ جاهِلٍ فَاتَّقُوا الفاجِرَ مِنَ العُلَماءِ والجاهِلَ مِنَ الْمُتَعَبِّدينَ /6970

52- Ne kadar da günahkâr alim ve cahil âbid vardır. Alimlerin günahkârlarından ve ibadet edenlerin cahillerinden uzak durun. /6970

53ـ كَفى بِالعالِمِ جَهْلاً أنْ يُنافِىَ عَمَلُهُ /07063

53- Alimin cahilliğine ameli ile sözünün farklı olması yeterlidir. /7063

54ـ كُنْ عالِماً ناطِقاً, أوْ مُسْتَمِعاً واعِياً وَ إيّا كَ إنْ تَكُونَ الثّالِثَ /07155

54- Ya konuşan alim veya dinleyen cahil ol. Üçüncüsü olmaktan sakın. /7155

55ـ كُنْ عالِماً بِالحَقِّ عامِلاً بِهِ , يُنْجِكَ اللهُ سُبْحانَهُ /07188

55- Hak üzere ve hakka amel eden alim olursan Allah seni kurtarır. /7188

56ـ لَوْ أنَّ أهْلَ العِلْمِ حَمَلُوهُ بِحَقِّهِ لأحَبَّهُمُ اللهُ وَ مَلائِكَتُهُ, وَلكِنَّهُمْ حَمَلُوهُ لِطَلَبِ الدُّنيا, فَمَقَتَهُمُ اللهُ تَعالى وَ هانُوا عَلَيْهِ /7581.

56- Eğer ilim ehli, ilmi hak üzere taşısalardı, şüphesiz Allah ve melekleri onları severdi. Ama (ne yazık ki) onu dünya için taşıdılar, sonra da Allah onları düşman bilip zelil etti. /7581

57ـ مَنْ عَلِمَ أحْسَنَ السُّؤالَ /7674.

57- Alim olan (öğrencinin) sorusu güzelleşir. /7674

58ـ مَنْ عَلِمَ عَمِلَ /7679.

58- Alim olan amel eder. /7679

59ـ مَنْ عَلِمَ (عَمِلَ) اهْتَدى /7735.

59- Bilen hidayet olur. /7735

60ـ مَنْ أضَاعَ عِلْمَهُ اِلْتَطَمَ /7773.

60- İlmini heder eden tokat yer. /7773

61ـ مَنْ وقر عالما فقد وقر ربه /7773.

61- Alime saygı gösteren, gerçekte Rabb’ine saygı göstermiştir. /8704

62ـ مَنْ لَمْ يَتَعاهَدْ عِلْمَهُ فِي الْخَلإَ فَضَحَهُ فِي المَلإَِ /9089.

62- Gizlide ilminin olumlu halini korumayanı, açıkta ilmi rezil eder. /9089

63ـ مَنِ ادَّعى مِنَ العِلْمِ غَايَتَهُ فَقَدْ أظْهَرَ مِنْ جَهْلِهِ نِهايَتَهُ /9193.

63- Kim ilmin sonuna (ulaştığını) iddia ederse şüphesiz cehaletinin nihayet derecesini izhar etmiştir. /9193

64ـ مِنَ المَفْرُوضِ عَلى كُلِّ عالِمٍ أنْ يَصُونَ بِالوَرَعِ جانِبَهُ, وَ أنْ يَبْذُلَ عِلْمَهُ لِطالِبِهِ /9365.

64- Her alime vacip olan, kendisini dindarlığı ile koruyup isteyene ilmini verip esirgememesidir. /9365

65ـ مِنْ فَضْلِ عِلْمِكَ اِسْتِقْلالُكَ لِعِلْمِكَ (لِعَمَلِكَ )/9420.

65- İlmini veya amelini az saymak ilminin faziletlerindendir. /9420

66ـ ما عَلِمَ مَنْ لَمْ يَعْمَلْ بِعِلْمِهِ /9512.

66- İlmine amel etmeyen alim değildir. /9512

67ـ ما أكْثَرَ مَنْ يَعْلَمُ العِلْمَ وَلا يَتَّبِعُهُ /9522.

67- İlmi bilip de ona amel etmeyen nede çoktur! /9522

68ـ ما أخَذَ اللهُ سُبْحانَهُ عَلَى الجاهِلِ أنْ يَتَعَلَّمَ حَتّى أخَذَ عَلَى العالِمِ أنْ يُعَلِّمَ /9650.

68- Allah, alime niçin öğretmediğini sormadan cahile niçin öğrenmediğini sormaz. /9650

69ـ ما قَصَمَ ظَهْري إلاّ رَجُلانِ: عالِمٌ مُتَهَتِّكٌ وَ جاهِلٌ مَتَنَسِّكٌ, هذا يُنَفِّرُ عَنْ حَقِّهِ بِهَتْكِهِ, وَ هذا يَدْعُو إلى باطِلِه بِنُسْكِهِ /9665.

69- Belimi iki kişi kırdı: Hayasız alim ve züht hayatı süren cahil. Alim hayasızlığından dolayı (halkı) haktan nefret ettirir, cahil ise ibadeti ile (onları) batıla davet eder. /9665

70ـ مُنافَسَةُ (مُـناقَشَـةُ) العُلَماءِ تُنْتِجُ فَوائِدَهُمْ, وَ تكْسِبُ فَضائِلَهُمْ /9804

70- Alimler ile müzakere edin, tartışın; böylece onlardan yararlanır, faziletlerini ele getirirsiniz. /9804

71ـ هَلَكَ خُزّانُ الأمْوالِ وَهُمْ أحْياءٌ, وَ العُلَماءُ باقُونَ ما بَقِيَ اللَّيْلُ وَالنَّهارُ, أعْيانُهُمْ مَفْقُودَةٌ وَأمْثالُهُمْ فِي القُلُوبِ مَوْجُودَةٌ /10032.

71- Hayattayken mallarını üst üste yığanlar helak oldular. Alimler ise gece ve gündüz var olduğu müddetçe kaldılar. Bedenleri olmasa da kalplerde her zaman yaşayacaklardır. /10032

72ـ لا تَزْدَرِيَنَّ العالِمَ وَإنْ كانَ حَقيراً /10280.

72- Alim hakir de olsa onu küçümseme. /10280

73ـ لا زَلَّةَ أشَدُّ مِنْ زَلَّةِ عالِمٍ /10674.

73- Alimin hatasından daha büyük hata yoktur. /10674

74ـ لا يَكُونُ العالِمُ عالِماً حَتّى لا يَحْسُدَ مَنْ فَوْقَهُ, وَ لايَحْتَقِرَ مَنْ دُونَهُ, وَلا يَأْخُذَ عَلى عِلْمِهِ شَيْئاً مِنْ حُطامِ الدُّنيا /10921.

74- Kendisinden üstün olana haset etmeyen, aşağıdakileri küçük saymayan ve ilmine dünya odunundan katmayan, gerçek alimdir. /10921

75ـ يَنْبَغي أنْ يَكُونَ عِلْمُ الرَّجُلِ زائِداً عَلى نُطْقِهِ, وَ عَقْلُهُ غالِباً عَلى لِسانِهِ /10946.

75- İnsana yakışan amelinin sözünden fazla olması ve aklının diline galip gelmesidir. /10946

76ـ آفَةُ العامَّةِ العالِمُ الفاجِرُ /3952.

76- Halkın afeti günahkâr alimdir. /3952

ALLAH DÜŞMANI

ـ مَنْ يَكُنِ اللهُ سُبْحانَهُ خَصْمَهُ يُدْحِضْ حُجَّتَهُ، وَيُعَذِّبْهُ فِي الدُّنيا وَمَعادِهِ/ 8251.

1- Allah kime düşman kesilirse hüccetini ondan kaldırır (mazeretini kabul etmez) ve onu dünyada ve ahirette azaplandırır. /8251

2ـ مَنْ يَكُنِ اللهُ خَصْمَهُ يُدْحِضْ حُجَّتَهُ، وَيَكُنْ لَهُ حَرباً/ 8817.

2- Allah kime düşman olursa hüccetini ondan kaldırır ve onunla savaşır. /8817

ALLAH HAKLARI

1ـ إعْطاءُ هذا المالِ في حُقوقِ اللهِ دَخَلٌ في بابِ الْجُودِ/ 2074.

1- İmam (a.s) elindeki bir miktar parayı göstererek şöyle buyurdu:

Bu malı Allah’ın haklarını yerine getirmek için harcamak, cömertlik diyarına girmek demektir. /2074

2ـ أخْرِجْ مِنْ مالِكَ الْحُقُوقَ، وأشْرِكْ فيهِ الصَّديقَ، ولْيَكُنْ كَلامُكَ في تَقْديرٍ، وهِمَّتُكَ في تَفْكيرٍ، تَأمَنِ الْمَلامَةَ وَالنَّدامَةَ/ 2448.

2- Malından (Allah'ın) haklarını çıkar; dostunu ona ortak et; sözün ölçülü, çaban düşünmek olsun; (böyle yap ki) kınanmaktan ve pişmanlıktan güvende olasın. /2448

3ـ حَقُّ اللهِ سُبْحانَهُ عَلَيْكُمْ في اليُسْرِ البِرُّ والشُّكرُ وفِي العُسْرِ الرِّضا والصَّبْرُ/ 4918.

3- Allah’ın sizin üzerinizdeki hakkı, genişlikte iyilikte bulunmak ve şükretmek, darlıkta ise razı olmak ve sabır göstermektir. /4928

ALLAH İÇİN TERK ETMEK

1ـ مَن تَرَكَ للهِ سُبحانَهُ شَيئاً عَوَّضَهُ اللهُ خَيراً مِمّا تَرَكَ/ 8909.

1- Allah için bir şeyi terk edene Allah, terk ettiğinin karşılığında ondan daha hayırlısını verir. 8909

ALLAH İLE SAF, TEMİZ, DOĞRU OLMAK

1ـ مَنْ صَلُحَ مَعَ اللهِ سُبْحانَهُ لَمْ يَفْسُدْ مَعَ أحَدٍ/ 8621.

1- Allah ile saf doğru olup (arasını düzeltenin) kimseyle arası bozulmaz. /8621

ALLAH VE SIFATLARI

1ـ خَرَقَ عِلْمُ اللهِ سُبْحانَهُ باطِنَ غَيْبِ السُّتَراتِ، وَأحاطَ بِغُمُوضِ عَقائِدِ السَّريراتِ/ 5053.

1- Allah'ın ilmi gizemlerle örtülü sırları yırtar, anlaşılmaz esrarlı düşünceleri kuşatır. /5053

2ـ كُلُّ مُسَمّىً بِالوَحْدَةِ غَيرُ اللهِ سُبْحانَهُ قَليلٌ، وَكُلَّ عَزيزٍ غَيرُهُ ذَليلٌ، وَكُلُّ قَويٍّ غَيرُهُ ضَعيفٌ، وَكُلُّ مالِكٍ غَيرُهُ مَمْلُوكٌ، وكُلُّ عالِمٍ غَيرُهُ مُتَعَلِّمٌ، وَكُلُّ قادِرٍ غيرُهُ يَقْدِرُ وَيَعْجِزُ/ 6877.

2- Allah'tan başka "teklik" ile isimlendirilen her şey azdır; ondan başka aziz olan her şey zelildir; ondan başka bütün güçlüler zayıftır; onun dışında bütün padişahlar köledir; ondan başka bütün bilginler öğrencidir ve ondan başka bütün kudret sahipleri acizdir. /6877

3ـ كُلُّ باطِنٍ عِندَ اللهِ جَلّتْ آلاؤُهُ ظاهرٌ/ 6890.

3- Yüce Allah'ın katında her gizli, açıktır. /6890

4ـ كُلُّ سِرٍّ عِندَ اللهِ عَلانيَةٌ/ 6891.

4- Allah katında her sır, aşikârdır. /6891

5ـ مَنْ تَفَكَّرَ في ذاتِ اللهِ اَلْحَدَ (تَزَنْدَقَ)/ 8487.

5- Allah'ın zâtında düşünen bâtıla sapar. /8487

6ـ مَا كانَ اللهُ سُبْحانَهُ لِيُضِلَّ أحَداً وَلَيسَ اللهُ بِظَلاّمٍ لِلْعَبيدِ/ 9627.

6- Allah kimseyi saptırmaz; zira Allah, kullarına zulmetmez. /9627

7ـ ما أعظَمَ حِلْمَ اللهِ سُبْحانَهُ عَنْ أهْلِ العِنادِ، وَما أكْثَرَ عَفْوَهُ عَنْ مُسرِ في العِبادِ/ 9641.

7- İnatçılara karşı Allah'ın sabrı ne de büyük ve haddi aşanlara karşı affı ne de çok! /9641

8ـ ما أعْظَمَ اللّهُمَّ ما نَرى مِنْ خَلْقِكَ، وَما أصغَرَ عَظيمَهُ في جَنْبِ ما غابَ عَنّا مِنْ قُدْرَتِكَ/ 9646.

8- Allah'ım! Senin yarattıkların bize nasıl da büyük görünüyor ve kudretinden yana bize gizli olan şeyler katında onların azameti nasıl da küçük! /9646

9ـ ما أهْولَ اللّهُمَّ ما نُشاهِدُهُ مِنْ مَلَكُوتِكَ، وَما أحقَرَ ذلِكَ فيما غابَ عنَّا مِنْ عظيمِ سُلْطانِكَ/ 9647.

9- Melekutundan gördüklerimiz ne de ürkütücüdür ve bu, saltanatının azametinden bize gizli olan şeyler katında ne de küçüktür. /9647

10ـ هُوَ اللهُ الَّذي تَشْهَدُ لَهُ أعْلامُ الوُجودِ على قَلْبِ ذي الجُحُود/ 10045.

10- O, öyle bir Allah'tır ki tüm varlık alemi inkârcıların kalplerinden ona haber verir, tanıklık eder. /10045

11ـ لا تُدْرِكُ اللهُ جلَّ جَلالُهُ العُيُونُ بِمُشاهَدَةِ الأعيانِ، لكن تُدْرِكُهُ القُلُوبُ بِحَقائقِ الإيمانِ/ 10858.

11- Gözler Allah'a bakarak onu görmez; onu ancak kalpler iman hakikatleriyle görür. /10858

12ـ كَيفَ يَضيعُ مَنِ اللهُ كافِلُهُ؟!/ 6982.

12- Allah'ın kefil olduğu kimse nasıl heder olur? /6982

13ـ ما خلَقَ اللهُ سُبْحانَهُ أمْراً عَبَثاً فَيَلْهُوَ/ 9606.

13- Allah, oyun olsun diye boş bir iş yapmamıştır. /9606

14ـ ما ترَكَ اللهُ سُبْحانَهُ أمْراً سُدىً فَيَلْغُوَ/ 9607.

14- Allah, hiçbir işi askıya almadı ki onu ortadan kaldırsın. /9607

15ـ قَدْ أحاطَ عِلْمُ اللهِ سُبْحانَهُ بِالبَواطِنِ، وَأحصَى الظَّواهِرَ/ 6677.

15- Allah'ın ilmi bâtınları kuşatmış, zahirleri zaptetmiştir. /6677

16ـ قَدْ سَمَّى اللهُ سُبْحانَهُ آثارَكُمْ، وَعَلِمَ أعْمالَكُمْ، وَكَتَبَ آجالَكُمْ/ 6700.

16- Şüphesiz Allah, eserlerinizi adlandırmıştır; amellerinizi bilir, ecellerinizi yazar. /6700

17ـ لَمْ يَخْلُقِ اللهُ سُبْحانَهُ الخَلْقَ لِوَحْشَةٍ وَلَمْ يَسْتَعْمِلْهُمْ لِمَنْفَعةٍ/ 7554.

17- Allah, mahlukatını korkmaları için yaratmaz ve bir çıkar elde etmek için onları kullanmaz. /7554

18ـ لَمْ يَخْلُقْكُم اللهُ عَبَثاً، وَلَمْ يَتْرُكْكُمْ سُدىً، ولَمْ يَدَعْكُمْ في ضلالَةٍ وَلا عمى/ 7561.

18- Allah, sizi boş yere yaratmamış, başıboş bırakmamış, sapkınlığa ve körlüğe terk etmemiştir. /7561

19ـ اعْجِبُوا لِهذا الإنسانِ يَنْظُرُ بِشَحْمٍ وَيَتَكَلَّمُ بِلَحمٍ ويَسْمَعُ بِعَظْمٍ وَيَتَنَفَّسُ مِنْ خَزْمٍ/ 2566.

19- İbret alın şu insandan; (nasıl da) yağ parçasıyla görüyor, et parçasıyla konuşuyor, kemikle duyuyor ve bir delikten nefes alıyor. /2566

20ـ وَقالَ في توحيدِ اللهِ تعالى: غَوْصُ الفِتَنِ لا يُدْرِكُهُ وَبُعدُ الهِمَمِ لا يَبْلُغُهُ/ 6432.

20- Allah'ın birliği hakkında şöyle buyurdu: Derin düşünceler onu anlayamaz ve azmin yüksekliği onun künhüne varamaz. /6432

21ـ تَعْنُو الوُجُوهُ لِعَظَمَةِ اللهِ، وَتَجِلُّ القُلُوبُ مِنْ مَخافَتِهِ، وَتَتَهالَكُ النُفُوسُ على مَراضيهِ/ 4538.

21- Yüzler Allah'ın azametine boyun eğdi, kalpler onun heybetinden korktu ve canlar onun rızalığı için kendini helak etti. /4538

22ـ التَّوحيدُ حَياةُ النَّفْسِ/ 540.

22- Tevhid, nefsin hayatıdır. /540

23ـ اَلتَّوحيدُ أنْ لا تَتَوَهَّمَ/ 1163.

23- Tevhid, vehimlere kapılmaman demektir. /1163

24ـ قَدْ نَجا مَنْ وَحَّدَ (وَجَدَ، وُحِدَ)/ 6630.

24- Allah'ı bir bilen kurtulmuştur. /6630

25ـ وقال (ع) في تَوحيدِ اللهِ: قَريبٌ مِنَ الأشياءِ غَيرُ مُلابِسٍ، بعيدٌ مِنْها غَيْرُ مُبايِنٍ/ 6794.

25- Allah'ın sıfatları ve birliği hakkında şöyle buyurdu: Varlıklara yakındır, onlara karışmaz; onlardan uzaktır, ayrı olmaz. /6794

26ـ وقال (ع) في توحيدِ اللهِ سُبْحانَهُ: لَيسَ في الأشياءِ بِوالِجٍ وَلا عَنْها بِخارجٍ/ 7522.

26- Allah'ın sıfatları ve birliği hakkında şöyle buyurdu: Varlıklara nüfuz etmemiştir; onların dışında da değildir. /7522

27ـ لَوْ كانَ لِرَبِّكَ شَريكٌ لأتَتْكَ رُسُلُهُ/ 7575.

27- Eğer rabbinin ortağı olsaydı, şüphesiz, resulleri seni davete gelirdi. /7575

28ـ مَنْ وَحَّدَ اللهَ سُبْحانَهُ لَمْ يُشَبِّهْهُ بِالخَلْقِ/ 8648.

28- Allah'ı bir bilen, onu yaratıklarına benzetmez. /8648

29ـ لَمْ تَرَهُ سُبْحانَهُ العُقُولُ فَتُخْبِرَ عَنْهُ، بَلْ كان تعالى قَبلَ الواصِفينَ بِهِ لَهُ/ 7556.

29- Akıllar onu görmedi ki ondan haber versinler. Bilakis Allah, onu tanıtanlardan önceydi. /7556

30ـ لَمْ يُطْلِعِ اللهُ سُبْحانَهُ العُقُولَ عَلى تَحديدِ صِفَتِهِ، وَلَمْ يَحْجُبْها عَنْ واجِبِ مَعرِفَتِهِ/ 1353.

30- Allah, akıllara vasıflarını sınırlamalarını bildirmedi ama, onu tanımanın vacipliğine de engel olmadı. /1353

31ـ لَمْ يَتَناهُ سُبْحانَهُ في العُقُولِ فَيَكُونَ في مَهَبِّ فِكْرِها مُكَيِّفاً وَلا في رَوِيَّاتِ خَواطِرِها مُحَدَّدَاً مُصَرَّفاً/ 7559.

31- Allah, akıllarda sınırlı değildir ki, düşüncelerin estiği yerde bir nitelenen; görüş belirtilen yerde zihinlerdeki tasarruf edilen ve sınırı çizilen bir şey olsun. /7559

32ـ لَمْ يَحْلُلِ اللهُ سُبْحانَهُ في الأشياءِ فَيكُونَ (فَيُقالَ هُوَ فيها كائِنٌ)/ فيها كائناً ولَمْ يَنْأ عَنْها فَيُقالَ هو عَنْهَا بائنٌ/ 7562.

32- Allah, varlıklarda hulûl etmemiştir ki orada kendine yer edinsin; onlardan uzak da değildir ki onlardan ayrıdır densin. /7562

33ـ مَنِ اسْتَأذَنَ علَى اللهِ أذِنَ لَهُ/ 8291.

33- Kim Allah'tan giriş izni isterse, Allah da ona izin verir. /8291

ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRMEK

1ـ إنَّ أكْرَمَ الْمَوتِ القَتْلُ، وَ الَّذي نَفْسي بِيَدِهِ لألْفُ ضَرْبَةٍ بِالسَّيْفِ أهْوَنُ (عَلَيَّ) مِنْ ميتَةٍ عَلَي الفِراشِ / 3629.

1- Şüphesiz en değerli ölüm, (Allah yolunda) öldürülmektir. Canım elinde olan Allah'a ant olsun ki bin kılıç darbesiyle ölmek, yataktaki ölümden daha kolaydır. /3629

ALLAH’A ÜMİT BAĞLAMAK

1ـ اِجْعِلُوا كُلَّ رَجائِكُمْ لِلّهِ سُبْحانَهُ، وَلا تَرْجُوا أحَداً سِواهُ فَإنَّهُ ما رَجا أحدٌ غَيْرَ اللهِ تعالى إلاّ خابَ/ 2511.

1- Tüm ümitlerinizi Allah’tan yana kılın ve ondan başkasından ümit etmeyin. Zira Allah’tan başkasına umutlu olan ümitsizliğe kapılır. /2511

2ـ أعْظَمُ البَلاءِ اِنْقِطاعُ الرَّجاءِ/ 2860.

2- Belaların en büyüğü ümidi kesmektir. /2860

3ـ الرَّجاءُ لِرَحْمَةِ اللهِ أنْجَحُ/ 1321.

3- Allah’ın rahmetine umutlu olmak, zafere daha yakın olmak demektir. /1321

4ـ إنَّكُمْ إنْ رَجَوْتُمُ اللهَ بَلَغْتُمْ آمالَكُمْ، وَإنْ رَجَوْتُمْ غَيرَ اللهِ خابَتْ أمانيُّكم وآمالُكُم/ 3854.

4- Şüphesiz Allah’a karşı umutlu olsanız arzularınıza ulaşırsınız; ama ondan başkasına umutlu olursanız hem arzularınız, hem de umutlarınız suya düşer. /3854

5ـ رُبَّ رَجاءٍ يُؤَدّي إلى حِرْمانٍ/ 5307.

5- Nice umutlar vardır ki ümitsizliğe dönüşür. /5307

6ـ رُبَّ رَجاءٍ خائِبٍ لأمَلٍ كاذِبٍ/ 5312.

6- Nice ümitsiz edici umutlar vardır ki yalancı arzular içindir. /5312

7ـ كُنْ لِما لا تَرجُو أقْرَبُ مِنْكَ لِما تَرْجُوا/ 7151.

7- Umutlu olmadığın şeye ümit ettiğin şeyden daha yakın ol. /7151

8ـ لِكُلِّ غَيْبَةُ إيابٌ/ 7272.

8- Her gidenin/ yitenin bir dönüşü vardır. /7272

9ـ لَرُبَّما قَرُبَ البَعيدُ وَبَعُدَ القَريبُ/ 7400.

9- Uzak olan yakın, yakın olan da uzak olabilir. /7400

10ـ مَنْ رَجاكَ فَلا تُخَيِّبْ أمَلَهُ/ 8067.

10- Sana umudu olanı ümitsiz etme. /8067

11ـ مَنْ لَمْ تَعْرِفِ الكَرَمَ مِنْ طَبْعِهِ فَلا تَرْجُهُ/ 8975.

11- Fazlını ve keremini huyundan çıkaramadığın kimseye umutlu olma. /8975

12ـ مَنْ ذَا الَّذي يَرْجُو فَضْلَكَ إذا قَطَعْتَ ذَوي رَحِمِكَ/ 9058.

12- Yakınlarınla irtibatını kestiğin halde senden üstünlük bekleyen kimdir? /9058

13ـ مَنْ جَعَلَ اللهَ سُبْحانَهُ مُؤْئِلَ رَجائِهِ كَفاهُ أمْرَ دينِهِ وَدُنياهُ/ 9070.

13- Kim Allah’ı umudunun dönüş yeri olarak görürse bu dünyasına da, ahiretine de yeter. /9070

14ـ مَنْ هانَتْ عَلَيهِ نَفْسُهُ فَلا تَرْجُ خَيْرَهُ/ 9087.

14- Nefsi, aleyhine ihanet eden kimseden hayrını umma! /9087

15ـ مَنْ كَفَّ شَرَّهُ فَارْجُ خَيْرَهُ/ 9198.

15- Kötülüğünü kontrol eden kimsenin hayrına ümitli ol. /9198

16ـ لا تَرْجُ إلاّ رَبَّكَ/ 10162.

16- Allah’tan başkasına ümit etme. /10162

17ـ لا تَرْجُ مَا تُعَنَّفُ بِرَجائِكَ/ 10180.

17- Ümit etmekle kınandığın şeyi ümit etme. /10180

18ـ لا تُخاطِرْ بِشَيْءٍ رَجاءَ أكْثَرَ مِنْهُ/ 10202.

18- Ümidi, ondan daha fazla bir şeyle tehlikeye atma. /10202

19ـ لا تَرْجُوَنَّ فَضْلَ مَنَّانٍ، وَلا تَأتَمِنِ الأحْمَقَ وَالخَوَّانَ/ 10206.

19- Sakın iyiliğinden dolayı minnet edene umutlu olma, ahmağa ve çokça hıyanet edene de güvenme! /10206

20ـ يَا أبا ذَرّ إنَّكَ (إنْ) غُضِبْتَ لِلّهِ فَارْجُ مَنْ غُضِبْتَ لَهُ، إنَّ القَوْمَ خافُوكَ على دُنْياهُمْ، وَخِفْتَهُم على دينِكَ، فَاتْرُكْ في أيْديهِمْ ما خافُوكَ عَلَيْهِ، وَاهْرُبْ مِنْهُمْ بِما خِفْتَهُمْ عَلَيْهِ، فَما أحْوَجَهُمْ إلى ما مَنَعْتَهُمْ، وَما أغْناكَ عَمَّا مَنَعُوكَ، وَلَوْ أنَّ السَّماواتِ وَالأرضَ كانَتا على عَبْد رَتْقاً ثُمَّ اتَّقَى اللهَ لَجَعَلَ لَهُ مِنْهُما مَخْرَجاً، فلا يُؤْنِسَنَّكَ إلاَّ الحَقُّ، وَلا يُوحِشَنَّكَ إلاَّ الباطِلُ، فَلَو قَبِلْتَ دُنياهُمْ لأَحَبُّوكَ، وَلَوْ قَرَضْتَ مِنْها لأَمِنُوكَ/ 11002.

20- Ey Ebu Zer! Şüphesiz sen Allah için gazap ettin; o halde kimin için gazap etmişsen ona umutlu ol! Şüphesiz bu kavim (3. halife Osman ve taraftarları) dünyalarından ötürü senden korktular ve sen de dininden ötürü onlardan korktun; öyleyse neden ötürü senden korkmuşlarsa bırak onlarda kalsın ve neden ötürü onlardan korktuysan onunla kaç onlardan. Nasıl da muhtaçtır onlar senin men ettiğin şeye; nasıl da meyilsizsin onların seni men ettikleri şeye! Gökler ve yerler bir kula kapansa, ve o kul sadece Allah’tan korkup çekinse Allah da bir çıkış yolu gösterir, kurtarır onu oradan. O halde (bilesin ki) seninle dost olan, ülfet kuran ancak ve ancak Hak’tır; çekinmen gereken, seni korkutan biri varsa o da bâtıldır. Onların dünyasını kabul etseydin muhakkak severlerdi seni; onların dünyasından kendine bir pay ayırsaydın emin olurlar, sana aman verirlerdi. /11002

ALLAH’IN HİLESİ

1ـ مَنْ أمِنَ مَكْرَ اللهِ هَلَكَ / 8375.

1- Kendisini Allah'ın hilesinden emniyette gören helak olmuştur. /8375

2ـ مَنْ أمِنَ الْمَكْرَ لَقِيَ الشَّرَّ / 8373.

2- Kendisini (Allah'ın) hilesinden emniyette gören şerle karşılaşır. /8773

ALLAH’IN YARDIM ETTİĞİ KİMSE

1ـ مَنْ يَكُنِ اللهُ نَصِيرَهُ يَغْلِبُ خَصْمَهُ وَ يَكُنْ لَهُ حِزْباً / 8818.

1- Allah'ın yardım ettiği kimse, düşmanına galip gelir ve bir orduya sahip olur. /8818

ALLAH’TAN YARDIM DİLEME/ALLAH’A SARILMA

1ـ مَنِ اعْتَصَمَ بِاللهِ نَجّاهُ /7826.

1- Allah’a sarılanı Allah kurtarır. /7826

2ـ مَنِ اعْتَصَمَ بِاللهِ لَمْ يَضُرَّهُ شَيْطانٌ /8035.

GERİ İNDEKS İLERİ