|
Ancak önemli olan, bayramların manasını idrak etmek
ve zahiri anlamda bir bayram yapmakla kalmayıp, bu önemli günleri hakiki
anlamıyla yaşamaktır. Bunun için de bayram günlerinin hangi gerekçe ve manaya
binaen kutlandığının farkında olmak ve bu anlam ve gerekçeye binaen bayram
yapmak gerekir. Örneğin, esaret altına girerek istiklaliyetini kaybetmiş bir
millettin kurtuluş gününü bayram olarak kutlamasının bir anlamı yoktur. Dini
bayramlar da böyledir. Eğer her hangi bir dinde bir gün bayram ilan edilmişse,
bu, bir mana ve gerekçeye binaen yapılmıştır. Eğer o günde, o din mensuplarının
arasında bu mana ve gerekçeden bir eser yoksa, artık o günün şeklen kutlanması
hiçbir anlam taşımamaktadır.
Ramazan bayramını bu açıdan ele aldığımızda, İslam
dininin bu günü bayram olarak telakki etmesinin altında zorlu bir mücadele
sonucu elde edilen başarının kutlanmasının yattığını görmekteyiz. İslam dini
inananları, Ramazan ayı süresince nefislerinin zahiri ve batıni isteklerine
karşı mukavemet etmeye ve onu kendinden daha üstün olan aklın ölçülerine boyun
eğdirmeye davet etmiş, bu davete icabet edip de bu süre zarfında nefisleriyle
mücadele edenler için ise bir sonraki ayın ilk gününü elde edilen başarının
kutlanması için bayram ilan etmiştir.
Nefsin zahiri isteklerinin başında yemek, içmek,
cinsel tatmin isteği gelmektedir. İslam dini, Ramazan ayı süresince günün
başlangıcı olan şafak vaktinden akşam vaktine kadar inananları, nefsin bu
isteklerine karşı sakınmakla yükümlü kılarken, insanın, bu istekler karşısında
kayıtsız şartsız teslim olan hayvan türünden bir canlı olmadığını, aksine
insanda akıl denen bir cevherin de var olduğu ve bu değerli cevhere sahip olan
insanın dilediğinde nefsin bu isteklerine mukavemet edebileceği gerçeğini
ortaya koymaktadır. Ancak İslam dininin Ramazan’la ilgili beyanlarına baktığımızda,
bu nefsi isteklere karşı direniş emrini, sırf insanın irade gücünü ortaya
koymak için de vermediğini, bu emrin ardında insan için zorunlu olan bir takım
sırların ve hikmetlerin de yattığını görmekteyiz. Bir kere nefsinin zahiri
isteklerini kontrol altına alan bir insan, bu sayede onun batınî isteklerini de
zorlanmadan kontrol altına alabilir. Nefsini, zahiri ve batınî açıdan kontrol
edip akıl ölçülerine boyun eğdiren bir insan da insan-ı kamil olup hikmet
sahibi sayılır. Hikmet ise, insanın sahip olabileceği en üstün değerdir. Allah
Teala’nın “Hikmeti istediğine verir, kime de hikmet verilmişse, muhakkak ona
büyük bir hayır verilmiştir” buruğu bu manaya işaret etmektedir. Oruç
tutarak nefse karşı direnme ise bu değere ulaşmak için en etkili yoldur. Allah
Resulü ve Ehl-i Beyt İmamları’ndan Ramazan orucu hakkında gelen; orucun,
insanda sukuta ve sukutun da hikmete vesile olduğuna dair açıklamalar bu sırrı
vurgulamaktadır. Karşılığında, mide ve şehvet esirlerinin -suret bakımından
insan görüntüsü arz etseler bile- siret bakımından hayvan, hatta hayvandan daha
aşağı oldukları bizzat Allah’ın kutsal kitabında yer almıştır. Demek ki,
aslında Ramazan bayramı, mide ve şehvetlerinin esiri olan hayvan siretlilerin
değil, mide ve şehvetleri de dahil olmak üzere bütün nefsi isteklerini kontrol
altına alabilen hem suret hem de siret bakımından insan olanların bayramıdır.
Hz. İmam Hasan (a.s)’ın Ramazan bayramı günü karşılaştığı lâubalî davranışlar
sergileyen bir gruba: “Allah Ramazan ayını kulları için yarış meydanı
kılmıştır, onda O’nun rızasını kazanmak için yarışırlar. Bir kısmı bu yarışta
öne geçip saadete ererken, bir kısmı geri kalıp zarara uğrar. İhsan ehlinin
saadete ulaştığı, batıl ehlinin ise zarara uğradığı bir günde laubalilik
yapanların durumu ne de ilginçtir! Andolsun Allah’a eğer perde kalksaydı, bu
günde ihsan ehlinin ihsanlarının mükafatına, kötülük yapanların da
kötülüklerinin karşılığına kavuştuklarını görürdünüz” şeklinde uyarıda
bulunması da bu manaya işaret etmektedir. Nitekim Ramazan ayının ulu şehidi Hz.
Emir-ül Müminin Ali (a.s) da asıl bayram günün Allah’a isyan edilmeyen gün
olduğunu belirterek; “Allah’a isyan edilmeyen her gün bayramdır” buyurmuşlardır.
Sözümüzü burada noktalarken Erenler dergisi olarak
başta Ehl-i Beyt dostları olmak üzere bütün İslam aleminin mübarek Ramazan
bayramını kutlar, cümlemize Hz. Ali (a.s)’ın buyurduğu hakiki bayramlara
ulaşmayı cenabı Allah’tan niyaz ederiz.