ÝMAM CEVAD

 

(a.s)

 

 

Muhammed b. Ali b. Musa er'Rýza (a.s.) Ýmamiye þiasýnýn dokuzuncu imam'ýdýr. Ümmetin hidayeti için Allah'ýn seç­tiði bir Ýmam'dýr. Ýmam Cevad (a.s.) hicri 195 yýlýnýn Rama­zan ayýnýn on beþ veya on dokuzunda, Medine'de dünyaya geldi,[1] hicri 220 yýlýnýn Zilhacce ayýnda da Baðdat'ta þehid oldu. Bazý tarihçiler O hazretin hicri 195 yýlýnýn Recep ayýnýn, on veya on beþinde dünyaya geldiðini söylemiþlerdir.[2]

O hazretin annesinin adý Sabike-i [Sakine] Nevbiye[3] ve baþka bir rivayete göre de Hayzüran'dýr. Onun Ümm'ül Mü­minin Mariye-i Kýbtiye soyundan olduðunu söylemiþ, tarihçiler[4]. O hazretin annesinin adýnýn Reyhane olduðunu da sölenmiþtir. Nevbahti'nin yazdýðýna göre Ýmam'ýn annesinin adý Dürre idi ancak, sonralarý Hayzüran demiþler ona.[5] Ýmam'ýn en meþhur lakabý Cevad'dýr fakat; Zeki, Murtaza, Kani, Raziy, Muhtar, Mütevekkil ve Müntaceb gibi lakaplarýnýn olduðu da tarihte geçmiþtir. Künyesi ise Ebu Cafer'dir ve genelde, ri­vayetlerde lakabý Ebu Cafer olan imam Bakýr (a.s.) ile ka­rýþtýrýlmasýn diye Ebu Cafer-i Sâni diye geçmektedir. Ýmam Cevad (a.s.) yirmi beþ yýl yaþamýþtýr. Deðerli babasý þehid ol­duktan sonra 203 yýlýndan 220 yýlýna kadar þianýn imametini omuzlarýnda taþýmýþtýr.

ÝMAM CEVAD (a.s.)IN ÝMAMETÝ

 

Bir kimsenin balið olmadan önce Ýmamet makamýna varmasý mümkün müdür? Ýmam Cevad (a.s.) 203 yýlýnda Ýmam olduktan sonra bu mesele çok ciddi bir þekilde Ýlmi kelami mahfillerde konu edilmeye baþlandý ve sonralarý 220 hicri yýlýnda Ýmam Hadi (a.s.)'ýn imameti ve ondan sonra da Hz. Mehdi (a.f.)'ýn imametiyle ilgili olarak tam zirveye týmandý.

203 yýlýnda Ýmam Rýza (a.s.)'ýn þahadetinden sonra O hazretin tek oðlu olan Ýmam Cevad ta.s.) sekiz veya dokuz yaþýnda olduðundan dolayý þialar derin bir tedirginliðe düþtü­ler. Bazý tarihçilerin yazdýðýna göre, bu hususta þialar arasýn­da ihtilaf meydana geldi, diðer þehirlerdeki þialar da ne yapa­caklarýný bilemediler.[6] Bunun için de onlardan bazýsý Abdürrahman b. Haccac'ýn evinde toplanarak aðlamaya, sýzlamaya baþladý[7]

Ýmam'ýn en önemli rüknünü masum Ýmam'a itaat etmek olarak bilen, fýkhi ve dini sorunlarla karþýlaþtýklarýnda masum Ýmam'a baþvuran þialar için bu mesele büyük bir önem taþýmaktaydý ve bu sorunu halletmek zorundaydýlar. Ýmam Rýza (a.s.)'ýn oðlu Ýmam Cevad (a.s.)'ý kendi yerine Ýmam olarak tayin ettiðini kesin olarak þialar biliyorlardý ancak Ýmam Cevad (a.s.)'ýn yaþýnýn küçük olmasýndan kaynak­lanan bu sorun, emin ve mutmain olmalarý için daha yoðun bir tahkik yapmaya zorluyordu, onlarý.

Ýmam Cevad (a.s.)'ýn imametiyle ilgili olarak Ýmam Rýza (a.s.)'dan geriye kalan naslar arasýnda özellikle þöyle hatýrla­týlmýþtýr:

Ýmam Rýza (a.s.), küçük yaþtaki oðlu Ýmam Cevad (a.s.)'ý kendi yerine Ýmam olarak tayin etmiþ ve bu iþ için da­ha geniþ bir fýrsat varken bunun üzerinde ýsrarla durmuþtu. Hatta Ýmam Rýza (a.s.)'ýn bazý ashabý Ýmam Cevad (a.s.)'ýn yaþýnýn küçük olduðuna dikkat çekince Ýmam Rýza (a.s.), Hz. Ýsa .(a.s.)'ýn süt emdiði bir dönemde peygamber olduðunu hatýrlatmýþ ve þöyle buyurmuþtu: "Ýsa (a.s.) peygamberliðe seçildiðinde benim oðlumdan daha küçüktü."[8]

Þüphesiz ki Ýmam Rýza (a.s.)'ýn þehadetinden sonra O hazretin þialarý arasýnda meydana gelen sarsýlma ve kararsýlýk, onlarýn bazýlarýnýn Ýmam Rýza (a.s.)'ýn kardeþi olan Abdul­lah b, Musa'nýn etrafýna toplanmasýna neden oldu. Fakat bunlar da delil görmeden kimseyi Ýmam kabul etmediklerin­den dolayý onlarýn bir kýsmý Abdullah'a bazý sorular yönelttiler ve cevap veremediðini görünce de onu terkettiler[9].

Onlarýn bir grubu da Ýmam Kâzým (a.s.)'da duran Vakýfiye'ye katýldýlar. Navbahti'ye göre bu iki eðilimin her ikisinin ne sebebi, onlarýn, balið olmayý imametin þartlarýndan biri olarak bilmeleriydi.[10]

Bunlarla birlikte þialarýn çoðu Ýmam Cevad (a.s.)'m ima­metini kabul ettilerse de onlarýn bazýsý Ýmam'ýn yaþýnýn kü­çük olduðunu Ýmam Cevad (a.s.)'ýn kendisine söylediler ve Ýmam Cevad (a.s.) ise onlarýn cevabýnda, Hz. Süleyman (a.s.)'ýn Davud (a.s.)'ýn yerine geçtiðine deðinip þöyle buyur­du: Hz. Süleyman (a.s.) çocukluk döneminde, koyunlarý ot­lattýðý bir zamanda Hz. Davud (a.s.) onu kendi yerine geçirdi ve Beni Ýsrail'in abid ve alimleri onun bu amelini inkar ediyorlardý.[11]

Navbahti'nin yazdýðýna göre Ebu Cafer (a.s.)'ýn imame­tine inananlar, Yahya b. Zekeriya'nýn meselesine, Ýsa (a.s.)'ýn süt emdiði bir dönemde peygamber oluþuna, Yusuf (a.s.)'ýn kýssasýna ve Hz. Süleyman (a.s.)'ýn ilmine dayanýyorlardý. Ve bu saydýklarýmýz da þunu gösteriyor ki, Allah'ýn hüccetleri bu­lûð çaðýna ermeden de hiçbir eðitim ve öðretim görmeden, ledünni olarak ilim sahibi olabilirler.[12]

Ýmami þialar bir taraftan imametin ilahi boyutunu göz önünde bulunduruyorlardý, bu yüzden de Ýmam'ýn yaþýnýn küçük olmasý kesinlikle onlarýn inancýnda bir halel ve bir sar­sýlma meydana getiremezdi ve baþka bir taraftan da önemli olan tek þey, bu ilahi boyutun imamlarýn ilminde zuhur et­mesiydi. Hakikatte Ýmamlar þialarýn bütün sorularýný cevaplandýracak bir mevkide idiler. Bunun için de onlar bütün Ýmamlar hakkýnda bu aslý gözetip Ýmamlara çeþitli sorular yöneltiyorlardý ve sorduklarý sorulara ikna edici cevap aldýkla­rýnda (ve imameti hakkýnda nas da mevcut olduðunda) onu masum Ýmam olarak kabul ediyorlardý.

Ýmam Cevad (a.s.)'ýn yaþýnýn küçük olduðu nazara alýdýðýnda Onun hakkýnda da böyle bir araþtýrmanýn yapýlmasý ve çeþitli sorularýn O'na yöneltilmesi daha zaruri görünmek­teydi. Bu mebna doðrultusunda þialar çeþitli yerlerde ve fýrsat geldiðince Ýmam Cevad (a.s.) hakkýnda böyle bir araþtýrma yaptýlar ve ondan sonra da þialarýn hemen hemen hepsi -çok az kiþiler hariç- mutmain bir þekilde Onun imametini ka­bul ettiler.

Bu hususta þunu belirtmeliyiz ki: Biraz evvel de deðin­diðimiz gibi, þialar Ýmam Cevad (a.s.)'ýn imamet meselesini çözümlemek içip bir araya toplandýlar. Ýmam Rýza (a.s.)'ýn itimad ettiði þialardan biri olan Yunus b. Abdurrahman "Ýmam Cevad (a.s.) büyüyünceye kadar ne yapmalýyýz?" dedi. Bu sý­rada Rayyan b. Salt itiraz edercesine yerinden kalkýp þöyle dedi: "Sen zahirde Ýmam Cevad (a.s.)'ýn imametine inanmýþ gösteriyorsun kendini, ancak batýnda Onun imameti hakkýda þüphe ettiðin belli. Eðer O'nun imameti Allah tarafýndan ise O bir günlük çocuk bile olsa bizim büyüðümüz, þeyhimiz ye­rindedir; fakat eðer Allah tarafýndan olmasa hatta bin yýl bile yaþamýþ olsa bizim için baþkalarýyla bir farký yoktur." Oradaki þialar ayaða kalkýp Rayyan'ý susturdular... Bilahare hac mev­siminde Baðdat'taki ve diðer þehirlerdeki þia alimleri bir araya, toplanýp, seksen kiþilik bir grup oluþturarak Medine'ye gitti­ler, önce Abdullah b. Musa'nýn yanýna gittiler, fakat aradýkla­rýný onda bulamayýnca ayrýldýlar ve Ýmam Cevad (a.s.)'ýn hu­zuruna vardýlar. Ýmam Cevad (a.s.) onlarýn bütün sorularýný cevaplandýrdý, onlar da Ýmametin ve ilahi ilmin alameti olan bu cevaplarý duyunca çok sevindiler.[13]

Ýkinci bir defa þialar muhtelif bölgelerden gelip Ýmam'ýn yanýnda toplandýlar ve burada da çok çeþitli konular hakkýnda Ýmam'a sorular sordular ve Ýmam da onlarýn bütün soru­larýný cevaplandýrdý. Ýmam bu sýrada on yaþýndaydý.[14] Bu rakamda biraz mübalaða yapýlmýþ olmasý da muhtemeldir fa­kat rivayetten anlaþýlan þunlardýr:

a - Þialar Ýmam'ýn ilmi vesilesiyle onun imametini kabul etmekte ýsrar ediyorlardý.

b - Ýmam'ýn yaþý küçüktü, ama imameti Allah tarafýndan olduðu için þialarýn ilmi ve fýkhi sorularýný güzel bir þekilde cevaplandýrdý.

Þeyh Müfid -Ýmam Rýza (a.s.)'ýn þehadetinden sonra bazý þialarýn Ýmam Cevad (a.s.)'ýn imametini inkar edip Vakifiye inancýna eðilmelerine ve bir kýsmýnýn da Ahmed b. Musa'­nýn imam olduðuna inandýklarýna deðinerek- þialarýn büyük bir çoðunluðunun kâbul ettiði Ýmam Cevad (a.s.)'ýn imameti üzerinde tekidle durup, onun isbatý için de akli delile ilaveten Hz. Ýsa (a.s.) hakkýnda nazil olan ayetlere istidlal ediyor. Ay­ný þekilde Resulullah (s.a.a.)'in Ýmam Ali (a.s.)'ý bulûð çaðýna ermeden Ýslam'a davet etmesine de deðiniyor, halbuki O'nun yaþýndaki baþka çocuklara böyle bir davette bulunmamýþtýr. Þeyh Müfid'in, görüþünün sahih olduðuna dair getirdiði baþka bir þahid de Peygamber'in Hasan ve Hüseyn'i, çocuk olduk­larý halde mübahale olayýna kalmasýdýr.[15]

Ýmamet meselesinde önemli olan þey bir önceki Ýmam'ýn, sonraki Ýmam'ýn imameti hakkýnda nassýnýn olma­sýdýr, ki Þeyh Müfid de Ýmam Rýza (as.)'ýn, Ýmam Cevad (a.s.)'ýn imameti hakkýndaki nassý Ýmam Rýza (a.s.)'ýn yakýn ve büyük ashabýnýn bazýlarýndan naklederek o nassýn rivayetçilerini þöyle sýralýyor:

Ali b. Cafer b. Muhammed es-Sadýk (a.s.)

Safvan b. Yahya

Muammer b. Hallad

Hüseyn b. Beþþar

Ýbn-i Kýyama el-Vasýti

Hasan b. Cahm

Ebu Yahya es-San'âni

el-Hayrati

Yahya b. Habib b. ez-Ziyat ve diðer bir çok kiþiler.[16]

Þeyh Müfid bu þahýslarýn bazýsýnýn rivayetini "Ýrþad" kita­býnda zikretmiþtir ve Üstad Atarudi ise hemen hemen onlarýn hepsini Müsned'ül Ýmam'il Cevad kitabýnda bir araya topla­mýþtýr'[17] Allame Meclisi de Bihar'ül Envar kitabýnda O hazretin imameti hakkýndaki naslarý zikretmek amacýyla özel bir fa­sýl açmýþtýr.[18]

Þu rivayetlerden iyice anlaþýlmaktadýr ki Ýmam Rýza (a.s.) defalarca ve karþýlaþtýðý çeþitli münasebetlerde, oðlunun imametini hatýrlatmýþ ve kendi büyük ashabýný da olaydan haberdar etmiþtir. Hakikatte Ýmam Rýza (a.s.)'ýn çoðu ashabý­nýn o Ýmam'ýn buyruklarýna dayanarak Ýmam Cevad (a.s.)'ýn imametinde ýsrar etmelerinin kendisi Ýmam Cevad (a.s.)'ýn imametinin hakkaniyetini en iyi bir þekilde ispatlamaktadýr. Çünkü þianýn büyükleri, fakihleri ve hadisçileri, imamlarýn imametini kabul ederken büyük bir titizlik gösteriyor ve önce­den de deðindiðimiz gibi nassýn olmasýyla birlikte farklý ilmi sorular sorduktan sonra onlarýn imametini kabul ediyorlardý.

ÝMAM CEVAD (a.s.)'IN HAYATI

Ýmam Cevad (a.s.)'ýn yaþam tarihi hakkýnda geniþ bir bilgiye sahip deðiliz. Çünkü halifeler, muhaliflerinin faaliyetle­rinden emandâ olmak ve korunmak için siyasi kýsýtlamalar getirerek daima masum imamlar hakkýndaki haberlerin yayýmasýna engel oluyorlardý, buna ek olarak da Ýmam Cevad (a.s.)'ýn ömrü de fazla sürmediðinden onunla ilgili göz doldu­rucu haber ve bilgiler elde edilemez.

Þunu biliyoruz ki Ýmam Rýza (a.s.) Tus'a götürüldüðünde ailesinden hiçbir kimseyi beraberinde götürmedi ve Tus'da yalnýz olarak yaþadý. Ancak Ýmam Rýza (a.s.) Tus'da olduðu süre zarfýnda Ýmam Cevad (a.s.)'ýn, babasýyla görüþmek amacýyla buraya gelip gelmediði hususunda, sadece Ýbn-i Funduk "Beyhak Tarihi"nde O hazretin 202 yýlýnda Tus'a gel­diðini ve babasýyla mülakat ettiðini yazmýþtýr. Ýbn-i Funduk'un bu husustaki yazýsýnýn metni þöyledir:

"Lakabý Takiy olan Muhammed b. Ali b. Musa er'Rýza (a.s.) 202 yýlýnda -Damegan yolu o zaman yürünecek bir yol olmadýðýndan ve yenilikte yürünür hale getirildiðinden- Tabes Mesina yolunu seçerek denizden geçti ve Beyhak bölgesine geldi, Þeþtmed köyünde indi ve oradan da babasý Ali b. Mu­sa er'Rýza (a.s.)ýn ziyaretine gitti."[19]

Bu haber diðer kaynaklarda mevcut deðildir Ve Ýmam Rý­za (a.s.)'ýn þehadetiyle ilgili rivayetlerden, Ýmam þehid ol­duðunda Ýmam Cevad (a.s.)'ýn Medine'de bulunduðu ve sa­dece babasýna gusul etmek ve namazýný kýlmak için Tus'a geldiði anlaþýlmaktadýr. Fakat bundan önce bir defa Tus'a git­miþ olmasý da muhtemeldir. Mezkur rivayete dikkat edil­diðinde Ýbn-i Funduk'un, bu rivayeti Hakim-i Niþaburi'nin Niþabur tarihinden almýþ olduðu ihtimali akla gelmektedir. Ýmam Rýza (a.s.)'ýn þahadetinden sonra 204 yýlýnda Memun Baðdat'a döndüðünde Ýmam'dan taraf rahata kavuþmuþtu ancak, þunu da biliyordu ki, þialar Ýmam Rýza (a.s.)'dan son­ra Ýmam Cevad (a.s.)'in imametini kabul edecekler, böylece de tehlike yine mevcut olacak ve olduðu gibi yerinde kala­caktý. O Ýmam Kazým (a.s.)'ý babasý tarafýndan kontrol etme -ki O'nu Baðdat'a getirip zindana atmýþtý- siyasetini unutma­mýþ ve bu siyasetten ilham alarak, ayný þeyi Ýmam Rýza (a.s.) hakkýnda da uyguladý ancak, bu defa öyle bir aldatmaca plan yaptý ki zahirde zindan meselesi yoktu ve hatta Ýmam'a ilgi duyduðunu ve O'nu sevdiðini baþkalarýna göstermeye çlýþtý. Ve þimdi de Ýmam Cevad (a.s.)'ý kontrol etme sýrasý gel­miþti. Þöyle ki; Memun kendi kýzýný Ýmam Cevad (a.s.) ile evlendirecek, O'nu kendine damat edecek ve böylelikle Ýmam'ý gözaltýnda tutacak ve hedefine ulaþmýþ olacaktý. Neticede Memun bir taraftan Ýmam'ý kontrol etmiþ olacak ve baþka bir taraftan da þialarýn geliþ gidiþlerini O, hazretle olan iliþkilerini kontrol edecekti. Bu yüzden de bazý rivayetlere göre Memun Baðdat'a geldikten -ihtimalen 204 yýlýnda- hemen sonra Ýmam'ý Medine'den Baðdat'a çaðýrdý.[20]

Ayriyeten Memun, halk tarafýndan Ýmam Rýza (a.s.)'ý þehid etmekle suçlanýyordu ve þimdi bu ithamdan kurtulabil­mek için O'nun oðlu Ýmam Cevad (a.s.)'a böyle davranmak zorundaydý. Þuna da dikkat etmeliyiz ki, bazý rivayetlere göre Memun, veliahtlýðý Ýmam Rýza (a.s.)'a býraktýðýnda kýzý Ümm'ül Fazl'ý da Ýmam Cevad (a.s.)'la evlendirmiþ veya söz kes­miþti. Taberi ve Ýbn-i Kesir'in yazdýðýna göre Mamun'un kýzý Ümmü Habib 202 yýlýnda Ýmam Rýza (a.s.) ile evlendiðinde Memun'un diðer kýzý Ümm'ül FazI da Ýmam Cevad (a.s.) ile evlendi'.[21] Bu konunun kendisi "Beyhak Tarihi" yazarýnýn, "Ýmam Gevad (a.s.) babasýný görmek için 202 yýlýnda Tus'a gelmiþtir" sözünü doðrulayan bir þahid ve karinedir belki de.

Þeyh Müfid'in, Rayyan b. Sabib'den naklettiði rivayetten anlaþýlan þudur:

Memun, kýzý Ümm'ül Fazl'ý Ýmam Cevad (a.s.)'la evlen­dirmeye karar verince Abbasiler bu karara tepki gösterdiler. Çünkü Memun'dan sonra hilafetin artýk Ali (a.s.) hanedanýna döneceðinden korkuyorlardý. Onlar Ýmam Rýza (a.s.) hakkýda da ayný tepkiyi daha katý bir þekilde göstermiþlerdi'.[22] Fa­kat üstteki iki rivayetten de anlaþýldýðý gibi onlar bu muhale­fetlerini baþka bir þekilde dile getirip þöyle dediler: "Allah'ýn dini hakkýnda herhangi bir bilgisi olmayan, helali haramý taný­mayan ve farzý sünnetten ayýramayan bir çocukla mý kýzýný evlendiriyorsun?" Memun bu muhalefet karþýsýnda onlarýn hata eniklerini kendilerine anlatabilmek için ilmi bir toplantý düzenleyerek Ýmam Cevad (a.s.)'ý, ehli sünnetin o dönemde­ki en büyük alim ve fakihi dan Yahya b. Aksem'le ilmi tar­týþmaya davet etti.[23] Ümm'ül FazI Ýmam Cevad (a.s.)'la ev­lendiðinde, o sýralarda Ýmam'a "sabiy" deniliyordu. Ancak ko­numuzla ilgili böyle bir tefsire istidlal etmek saðlam bir istidlal olamaz.

Ýbn-i Tayfur, Ýbn-i Kesir ve diðer bazý alimlerden nakledi­len rivayete, zahiren itimad edilebilir. Memun 215 yýlýnda Tik-rit'e geldiðinde Ýmam Cevad (a.s.) da Medine'den Baðdat'a gelmiþti. Ýmam, Memun'la görüþmek için Tikrit'e gitti ve ora­da da Ümmül FazI ile evlendi. Daha sonra hac mevsimi ge­linceye kadar Ýmam Cevad (a.s.) Baðdat'ta Dicle'nin yanýnda bina edilen Ahmed b. Yusuf'un evinde kaldý ve hac mevsimi "gelince da ailesiyle birlikte hac merasimini yerine getirmek için Mekke'ye gitti ve oradan da Medine'ye dönüp orada kal­dý'.[24]

Bu rivayete göre Ýmam Cevad (a.s.) sadece bu süre zarfýnda Baðdat'ta kalmýþtýr, ancak müellif, Ýmam'ýn deðiþik zamanlarda Baðdat'ta kalmýþ olabileceðini reddetmemektedir. Bu hususta irbili'den nakledilen bir baþka rivayet de þöyledir: Memun Baðdat'a geldiðinde, Ýmam Cevad (a.s.)'dan da bu þehre gelmesini istiyor. Memun bir gün, Ýmam'ýn Baðdat'­ta kendi yaþýndaki çocuklarla oynadýðýný gördü. Memun'un yaklaþtýðýný gören çocuklar onun yolundan çekilerek kaçtýlar ama Ýmam bir kenarda, hareketsiz ve kendine has bir azamet ve sükunetle durdu. Memun da bu durumu görünce Þaþýrdý ve "Neden sen de diðerleri gibi kaçmadýn?" dedi. imam "Ben herhangi bir hata iþlemedim ki onun cezasýný görmekten korkup kaçayým, ayrýca yol sizin geçiþinizi engelliyeceðim kadar da dar deðil." dedi. Memun "Siz kimsiniz?" diye sordu. Ýmam "Ben Muhammed b. Ali b. Musa er-Rýza'yým..." dedi.

Bu rivayetin peþinde baþka sözler de zikredilmiþtir ve onlar da bazý tahkikçilerin eleþtirisine maruz kalmýþtýr. Deðerli üstadýmýz Allame Seyyid Cafer Murtaza o sözleri doðrulamak ve teyid etmek için çok çalýþmýþtýr.[25] Ama onun metninde bazý konulara deðinmiþtir ki onu kabul etmek sakýncalýdýr. Çünkü bu rivayetin sahih olduðunu kabul edersek, Memun'un 204 yýlýnda Baðdat'a gelip hemen sonra veya kýsa bir süre sonra Ýmam Cevad (a.s.)'ý Baðdat'a çaðýrdýðýný da kabul et­meliyiz ama eðer ondan sarfý nazar edersek þöyle demeliyiz: Ýmam 215 yýlýnda Baðdat'a bir defa geldikten sonra, Mutasým O hazreti 220 yýlýnda Baðdat'a çaðýrýncaya kadar Ýmam Medine'de yaþýyormuþ. Çünkü 215 ve 220 yýllan arasýnda Ýmam'ýn Baðdat'a geldiðine dair bir hadis þimdilik elimizde mevcut deðildir, bilakis Ýmam'ýn Medine'de dolaþtýðý ve halkýn O hazrete ihtiram gösterdiði hususunda bazý rivayetlerde az da olsa bir takým bilgiler mevcuttur.[26]

Ýmam Cevad (a.s.)'ýn 220 yýlýnda Halife Mutasým tarafýdan Baðdat'a çaðrýlmasý, hem de hükümetinin ilk yýlýnda böy­le bir iþi yapmasý meselesinin siyasi boyutlarla ilgisiz olduðu söylenemez, özellikle de Ýmam'ýn Baðdat'a geldiði yýl 25 yaþýnda dünyadan göçtüðünü göz önünde bulundurduðumuz­da meselenin siyasi boyutunun olduðu kaçýnýlmaz olur. Abbasilerin Ali (a.s.) evlatlarýyla, bilhassa çok sayýda bir topluluðun o zaman kendisine baðlandýðý ve itaat ettiði þialarýn imam'ýyla olan düþmanlýðý, O hazretin Baðdat'a çaðrýlmasý ve çaðrýldýðý yýl da Baðdat'ta vefat etmesi, O hazretin Abbasi halifesi (Mu­tasým) tarafýndan þehid edildiðini gösteren þahitlerdir ve bun­lar da inkar edilemez gerçeklerdir.

Merhum Þeyh Müfid, Ýmam Cevad (a.s.)'ýn zehirletilmesi ve þehid edilmesiyle ilgili rivayetlere deðinerek O hazretin kendi eceliyle ölmüþ olmasýnýn þüpheli olduðunu duyur­muþtur.[27] Muhtelif kaynaklarda nakledilen mezkur rivayetle­rin[28] yaný sýra Ýmam'ýn þehid edildiðine açýkça delalet eden bazý þahid ve karineler de mevcuttur. Müstevfi'nin rivayet et­tiðine göre þia, O hazretin Mutasým tarafýndan zehirletilerek þehid edildiðine inanmaktadýr.[29] Bazý ehl-i sünnet kaynaklarý, Ýmam Cevad (a.s.)'ýn kendi isteði ile Mutasým'ý görmek için Baðdat'a gittiðine iþaret etmektedir.[30] Halbuki diðer kaynak­lar Mutasým'ýn Ýmam Cevad (a.s.)'ý Baðdat'a getirtmesi[31] için Ýbn-i Ziyat'ý görevlendirdiðini yazmaktadýr. Ýbn-i Sabbað da Mutasým'ýn O'nu Medine'den getirtmesi" ibaresiyle[32] bu­nu teyid etmiþtir.

Mes'udi'nin naklettiði rivayete göre, Ýmam Medine'den Baðdat'a, Mutasým'ýn yanýna geldiði zaman Ümm'ül Fazl'ýn eliyle þehid edilmiþtir.[33] Ümm'ül FazI bu çirkin amelinin mü­kafatý olarak, Ýmam'ýn þahadetinden sonra halifenin hare­mine katýldý.[34] Þunu unutmamak gerekir ki Ümm'ül FazI Ýmam'la beraber yaþadýðý sürece çocuk sahibi olmadý ve Ýmam da pek de onunla ilgilenmedi. Ýmam genelde cariyele­rinden çocuk sahibi oldu.

Ümm'ül FazI bir defasýnda, Ýmam'ýn bir kaç cariyesi ol­duðunu babasý Memun'a yazarak þikayette bulundu ve Me­mun da cevaben þöyle yazdý:

Biz helali haram etmek için seni Ebi Cafer'le evlendirme­dik. Bir daha böyle þikayetler etme.[35]

Her halükarda Ümm'ül FazI, babasýnýn ölümünden sonra Ýmam'ý Baðdat'ta zehirledi. Ümm'ül Fazl'ýn halifenin haremine alýnmasý, onun Mutasým'ýn emriyle bu iþi yaptýðýný göstermek­tedir. Necaþi'nin rivayetinde ise Ýmam'ýn, Mutasým'ýn emriyle onun katiplerinden biri tarafýndan zehirletildiði zikredil mistir.[36]

ÝMAM CEVAD (a.s.)'IN ÝLMÝ TARTIÞMALARI

imam Cevad (a.s.) iki yönden ilmi tartýþmalara çekiliyordu:

a - Þialar yaþýnýn küçüklüðünü dikkate alarak Ýmam'ýn bu gibi ilmi mahfillere katýlmasýný ve O'nun Ýlahi ilmini gömek istiyorlardý. Buna göre böyle ilmi mahfillerin tertiplenme­si tabii idi.

b - Ýmam'la muasýr olan hakimler tarafýndan, özellikle de Memun ve Mutasým tarafýndan bu gibi mahfillere katýlýyor­du.

Þialar, imamlarýn ilahi ilme sahip olduðunu iddia ettikle­rinden dolayý halifeler, imamlarýn bazý sorular karþýsýnda ce­vapsýz kalmalarýný saðlamak amacýyla bu gibi ilmi mahfiller tertipliyor ve imamlarýn karþýsýna da zamanýn en meþhur alimlerini çýkarýyorlardý. Halifelerin amacý þialarýn (Ehl-i beyt imamlarý ilahi ilme sahiptirler) inancýný sarsmak ve neticede -onlarýn imamlara olan itimadlarýný yok etmek idi. Ýmam Rýza (a.s.)'ýn siyasi-fikri hayatý hakkýnda bahsettiðimizde Memun'un Ýmam'la karþýlaþmasýný, onun Ýmam hakkýndaki tu­tum ve davranýþlarýný zikretmiþ ve Memun'un, zahirde hedefi­nin tam tersini gösterdiðini belirtmiþtik. Ayriyeten Memun ilmi tartýþmalara özel bir ilgi ve inayet gösteriyordu ve bu yüzden de Abbasi halifeleri arasýnda ilim sever bir halife olarak meþhur olmuþtur, tarihte.

Bu ilmi tartýþmalarla ilgili elimizde bulunan en önemli belge, Þeyh Müfid'in Rayyan b. Þabib'den[37] naklettiði geniþ ve etraflý bir rivayettir. Þimdi bu rivayeti sizler için özetlemek istiyoruz:

Memun Ümm'ül Fazl'ý Ýmam Cevad (a.s.)'la evlendir­meye karar verince Abbasiler bu karara sert bir þekilde mu­halefet ettiler. Çünkü onlar halifenin bu iþinin, imam Rýza (a.s.) hakkýndaki teþebbüsü gibi bir takým istenmedik sonuç­lar doðuracaðýný düþünüyorlardý. Bu yüzden de Memun'un yanýna gelip hilafetin Beni Abbas'ýn elinden çýkabileceðini ve bundan dolayý da kararýndan vazgeçmesini istediler. Onlar durmadan Beni Abbas ve Âl-i Ebu Talib arasýnda olup biten eski çekiþmelere deðinip dediler: "Ali b. Musa er'Rýza'nýn yap­týðý þeyler yeter." Memun cevab olarak dedi ki: "Sizinle Âl-i Ebi Talib arasýnda olan þeylerde asýl suçlu sizlersiniz. Çünkü eðer insaflý ve dürüst davransaydýnýz, onlarýn sizden üstün ol­duklarýný görür, anlardýnýz. Benden önceki halifelerin onlar hakkýndaki tavýr ve tutumlarý akrabalýk baðlarýný koparmaktan baþka bir iþe yaramamýþtýr. Ali b. Musa er'Rýza'nýn veliahtliði hususunda þimdi bile piþman olmuþ deðilim.[38]

Ebu Cafer'i (Ýmam Cevad), yaþýnýn küçük olmasýyla bir­likte seçmemin asýl sebebi O'nun bütün ilim ve fazilet sahip­lerinden üstün olmasýdýr. Benim þimdi anladýðým þeyi sizlerin de ileride anlamazýný ve benim onun hakkýndaki görüþümün doðru olduðunu teyid edeceðinizi umarým. Onlar bunun ceva­býnda þöyle dediler: "Muhammed b. Ali (Ýmam Cevad) bir çocuktur, ne din hakkýnda ne de fýkýh hakkýnda hiç bir bilgisi yoktur, önce onun din hakkýnda bilgi edinmesi lazým, ondan sonra neyi maslahat görürseniz onu yapýn." Memun dedi ki: "Yazýklar olsun size! Ben O'nu sizden daha iyi tanýyorum. O, ilimleri ledünni olan ve ilahi ilhamdan kaynaklanan bir aile­dendir. Onun babalarý ilim ve edeb hususunda mamuli eðitim ve öðretimlere hiç ihtiyaç duymamýþlardýr. Bu meselenin ay­dýnlýða kavuþmasý için istediðiniz zaman O'nu deneyebilir, im­tihan edebilirsiniz.

Onlar da bununla muvafýk olduklarýný bildirerek, Ýmamla tartýþmasý için meþhur kadý ve fakihlerden olan Yahya b, Aksem'i[39] seçtiler. Yahya'yý da buna razý ettikten sonra, tar­týþma konusu için zor sorular hazýrlamasýný ve sorular karþýsýnda Ýmam Cevad (a.s.) cevapsýz kaldýðý taktirde ise ona nefis eþyalar ve servet verecekleri vaadinde bulundular. Bu iþ için de bir gün tayin ettiler, o gün Beni Abbas'ýn hepsi ve hatta Memun'un kendisi bile bu tartýþmayý dinlemek için toplantýda hazýr bulundular.

  Yahya b. Aksem sorularýný sormasý için önce    Memuri'dan ve daha sonra da Hz. Cevad (a.s.)'dan izin      istedi ve Ýmam hazýr olduðunu söyleyince Yahya sorularýný     sormaya baþladý:

Ýhram giyen birinin bir hayvaný öldürmesinin hükmü ne­dir?

Bu soruya karþý Ýmam bazý sorular sordu: Hayvaný ha­remde mi öldürmüþ yoksa onun dýþýnda mý? Hayvaný öldü­ren ihramlý þahýs hükmü bilmeden mi bunu yapmýþ yoksa bile bile mi? Kasýtlý olarak mý öldürmüþ yoksa hatayla mý? Ýhram giyen azat mýdýr köle mi? Bulûð çaðýna ermiþ mi erme­miþ mi? Mekke'ye giderken mi onu öldürmüþ yoksa Mekke'­den dönerken mi? Öldürülen hayvan kuþ cinsinden midir yoksa baþka bir cinsten mi? Küçükmüymüþ büyük mü? Ýramlý þahýs bu iþinden piþman mýdýr, deðil mi? Bu iþi gündüz mü yapmýþ, gece mi? Ýhramlý, kiþi umre halinde miymiþ yok­sa hac halinde mi?

Ýmam Cevad (a.s.) meselenin bu yönlerini dile getirince Yahya heyecana kapýlýp kendini kaybetti, yenilgiye uðradýðý yüzünün renginin deðiþmesinden apaçýk ortadaydý ve herkes de bunun farkýna vardý. Bu sýrada Memun bu durumdan memnun oldu ve Abbasiler hitaben þöyle dedi: "Ýmam Ce­vad (a.s.) hakkýndaki görüþümün doðru olduðunu anladýnýz mý þimdi?" Daha sonra da kýzý Ümm'ül Fazl'ý Ýmamla evlen­dirdi ve mehriyesini de Ýmam'ýn annesi Hz. Zehra (a.s.)'ýn mehriyesi olarak kararlaþtýrdý. Orada hazýr bulunanlar meclisi terkettikten sonra Memun Ýmam Cevad (a.s.)'dan, Yahya b. Aksem'e sýraladýðý sorularý kendisinin cevaplamasýný istedi. Ýmam sorularýn hepsini tek tek cevaplandýrdý ve Yahya b. Aksem'e þöyle sordu: Bir kiþi var ki sabahýn ilk saatlerinde bir kadýn ona haramdýr, güneþ doðup biraz yükselince kadýn ona helal oluyor, öðle vakti yeniden kadýn haram oluyor, ikin­di vaktinde helal, gün batarken de yeniden o erkeðe haram oluyor. Yatsý vakti kadýn helal, gece yarýsýnda yeniden haram oluyor ve güneþ doðarken de helal oluyor. Bu kadýnýn duru­mu nedir ve nasýl oluyor da durmadan erkeðe helal ve haram oluyor?

Yahya b. Aksem bu sorunun karþýsýnda aciz kalýp Ýmam'ýn kendisinin cevaplamasýný istiyor. Ýmam þöyle cevaplýyor: O kadýn baþka birinin cariyesidir ve bu yüzden de o erkeðe haramdýr, güneþ doðunca gidip cariyenin sahi­binden onu alýyor ve böylece de helal oluyor, öðle vakti ge­lince aldýðý cariyeyi azad býrakýyor ve bunun için de yeniden ona haram oluyor. Ýkindi vakti, azat ettiði cariyeyle evlendiði için helal oluyor. Gün batarken de zihar ediyor, neticede yine kendisine haram oluyor, yatsý vakti gelince zihar keffareti ver­mekle o kadýn yeniden kendisine helal oluyor. Gece yarýsý olunca kadýný boþadýðý için kadýn haram oluyor ve sabahleyin de kadýna dönmekle yeniden kadýn ona helal oluyor.

Memun bir kez daha Ýmam'ýn ilmi karþýsýnda þaþkýnlýðýný gizleyemiyor ve diyor ki: "Yaþýn küçüklüðü bu hanedanýn aklý­nýn kemaline engel olamaz."[40]

Ýmam'ýn Ümm'ül Fazl ile resmi olarak evlendiði zaman, 215 yýlý olduðu taktirde, Ýmam bu tartýþmayý yaptýðý vakit yirmi yaþýnda olmalýdýr, önceden deðindiðimiz sözleri nazara al­dýðýmýzda ve bu rivayetin devamýndaki bölümü, "Ýmam nikah merasiminden sonra Ümm'ül Fazl'ý kendi beraberinde Medi­ne'ye götürdü." göz önünde bulundurduðumuzda bu tar­týþmanýn 215 yýlýnda vuku bulduðu ortaya çýkar.

Mutasým'ýn huzurunda da bir meclis tertiplendi ve tar­týþma konusu ortaya çýktý ve Ýmam'ýn ilmi üstünlüðü ispatlanýnca bu mesele O hazretin þehid edilmesiyle sonuçlandý. Þii müfessiri olan Ayaþi, Zerkan'dan þöyle rivayet eder: Bir gün arkadaþým Ýbn-i Ebi Davut, Mutasým'ýn yanýndan dönerken çok üzgün idi ve Ebu Cafer Cevad (a.s.)'dan çok þikayet ediyordu. Üzüntüsünün sebebini sorunca þöyle dedi: Mutasý­m'ýn meclisine, hýrsýzlýk ettiðini itiraf eden birini getirdiler ve o adam hakkýnda hadd uygulanacaktý. Bu arada fakihler ada­mýn elinin nereden kesileceði hakkýnda tartýþmaya baþladýlar. Ben dedim ki, "Bileðe kadar olan kýsma el denmektedir; o halde onun eli bilekten kesilmelidir." ve baþkalarý da benimle muvafýk oldular. Bazýlarý da elin dirsekten kesilmesi gerektiðni söylediler. Mutasým da bu hususta Ebu Cafer'in görüþünü sordu. O da önce cevap vermekten kaçýndý, ancak halife ýrar edince þöyle buyurdu: "Secde yerleri Allah'ýndýr ve Allah'a ait olan þeyler de kesilemez." (Cin -18).

Mutasým da O'nun görüþünü kabul edince ben o kadar utandým ki, ölmeyi bile arzu ettim. Olaydan birkaç gün sonra Mutasým'ýn yanýna gidip, bir genç çocuðun görüþünü fakihlerin görüþünden üstün tuttuðundan dolayý onu kýnadým ve bunun doðuracaðý kötü sonuçlarý dile getirdim. Memun, sözleri­min etkisinde kalarak katiplerinden birine, Ýmam Cevad (a.s.)'ý evine davet edip zehirlemesini emretti ve o da Mutasým'ýn emrini yerine getirdi[41]

 

 

HALÝFELERÝN FAZÝLETLERÝYLE ÝLGÝLÝ TARTIÞMALAR:

 

Ýhtimalen Yahya b. Aksem'in Ýmam Cevad (a.s.)la tar­týþtýðý, baþka bir mecliste, Yahya halifeler hakkýnda bazý so­rular sordu, imam'a. Önce þu rivayeti nakletti:

Cebrail Allah ve Resul'ü tarafýndan þöyle dedi: Ben Ebu Bekr'den razýyým, onun da benden razý olup olmadýðýný sor. Ýmam, çoðunluðu ehl-i sünnet alimlerinin oluþturduðu o mec­liste þöyle buyurdu: Ben Ebu Bekr'in faziletini inkar etmiyo­rum, fakat bu rivayeti nakleden kimse, bütün hadis alimleri­nin sahih olarak kabul ettiði þu hadise dikkat etmelidir. Resulullah (s.a.a.) veda haccýnda þöyle buyurdu: Uydurma hadis­ler ve yalan yere bana isnad edilen hadisler çoðalmýþtýr ve bundan sonra daha da çoðalacaktýr, yalan yere bana hadis isnad edenlerin yeri ateþle dolacaktýr. Sizlere benden bir ha­dis nakledildiðinde onu Allah'ýn kitabý ve benim sünnetimle karþýlaþtýrýn, onlarla uyum saðlarsa onu kabul edin ve bað­daþmadýðý taktirde ise bir kenara atýn. Þimdi senin naklettiðin hadis Allah'ýn kitabýyla uyum saðlamýyor. Çünkü Allah Kur'an'da buyuruyor ki:

"And olsun, insaný biz yarattýk ve nefsinin ona ne vesve­seler vermekte olduðunu biliriz. Biz ona þahdamarýndan daha yakýnýz." (Kaf -16)

Allah, Ebu Bekr'in razý olup olmadýðýný bilmiyor muydu ki ondan sormaya gerek görüyor? Bu, aklen imkansýzdýr.

Bu rivayet, Ýmam'ýn nasýl kendine has bir dirayetle o ri­vayete baktýðýný ve onu Kur'an'la karþýlaþtýrdýðýný ve daha son­ra reddettiðini iyice göstermektedir. Buna benzer bir metodu Ýmam Rýza (a.s.)'ýn da uyguladýðýný söylemiþtik. Ýmam Rýza (a.s.) resmen buyurdu ki: "Allah'ýn kitabýyla muhalif olan bir hadisi biz kabul etmeyiz."[42]

Bundan sonra Yahya "Yeryüzünde Ebu Bekir ve Ömer'in misali, gökyüzündeki Cebrail ve Mikail'inki gibidir" rivayeti hakkýnda sordu. Ýmam (a.s.) cevab olarak þöyle buyurdu: Bu rivayetin içeriði doðru deðildir. Çünkü Cebrail ve Mikail daima Allah'a kulluk etmiþ ve bir an bile günah iþlememiþ, isyan etmemiþlerdir, halbuki Ebu Bekir ve Ömer Ýslam'a gir­meden önce yýllarca þirk halinde, müþrik olarak yaþamýþlar­dýr. Yahya, daha sonra da "Ebu Bekir ve Ömer cennet ehlinin yaþlýlarýnýn seyyid ve serveridirler." rivayeti hakkýnda sordu. Ýmam "Cennette gençlerden baþka kimse olmayacak ki on­lar da yaþlýlarýn server ve efendisi olsun." buyurdu.

Yahya "Þüphesiz ki, Ömer b. Hattab cennet ehlinin nur ve çeraðýdýr." rivayeti hakkýnda sordu. Ýmam buyurdu ki: "Al­lah'ýn mukarreb melekleri, Adem, Muhammed (s.a.a.) ve di­ðer bütün peygamberler cennette olacaklardýr. Cenneti ay­dýnlatmak için onlarýn nuru yeterli gelmeyecek mi ki bir de ikinci halifenin nuruna ihtiyaç duyulsun?"

Yahya "Þüphesiz ki huzur ve sükunet Ömer'in diliyle ko­nuþur." hadisi hakkýnda sordu. Ýmam buyurdu: Ömer'in fazi­letini inkar etmek istemem ama Ebu Bekir ondan daha fazi­letli, daha üstün olduðu halde minberde diyordu ki: Benim de bir þeytaným vardýr ki beni yoldan çýkartmak ister. Yoldan çýktýðýmda siz beni doðrultun."

Yahya "Peygamberin buyurduðu 'Eðer ben peygamber­liðe seçilmeseydim muhakkak ki Ömer seçilecekti' bu hadis hakkýnda ne diyorsunuz." dedi. Ýmam buyurdu: "Allah'ýn kita­bý daha sadýk ve daha doðrudur. Kur'an buyuruyor ki 'Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almýþtýk; senden, Nuh'­tan...' (Ahzab-7). Allah peygamberlerden risaletlerini doðru bir þekilde yerine getireceklerine dair onlardan kesin söz al­mýþtýr ve onlar da bir lahza bile O'na þirk koþmamýþlardýr, o halde ahidlerinin aksine nasýl amel edebilir ve ömrünün bir bölümünü Allah'a þirk koþmakla geçiren birini nasýl peygam­berliðe seçebilirler? Ayrýca sizin rivayetiniz, Resulullah (s.a.a.)'den nakledilen "Adem ruh ile cesed arasýndayken ben peygamberliðe seçildim" sahih hadisle çeliþmektedir."

Yakup dedi ki, Resulullah (s.a.a.)'in þöyle buyurduðu nakledilmiþtir:

"Vahyin kesildiði her zaman, onun Hattab'ýn oðluna indiðni zannederdim."

Ýmam buyurdu: "Peygamberlerin bir an bile risaletlerinde þek ve þüpheye kapýlmalarý caiz deðildir. Ayriyeten Al­lah buyuruyor ki:

"Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da." (Hac-75)

Nübüvvetin, Allah'ýn seçtiði peygamberden, bir süre ken­disine þirk koþan birine intikal etmesi nasýl mümkün olur?

Yahya dedi ki, peygamber'den þöyle nakledilmiþtir: "Eðer azap inerse Ömer'den baþka kimse kurtulamaz."

Ýmam buyurdu: Bu rivayet Kur'an'la çeliþtiðinden dolayý herhangi bir hücciyet ve itibarý yoktur.[43] Çünkü Kur'an buyuruyor ki:

"Oysa sen içlerinde bulunduðun sürece, Allah onlarý azablandýracak deðildir. Ve onlar, baðýþlanma dilemektelerken de, Allah onlarý azablandýracak deðildir." (Enfal - 33).

ÝMAM CEVAD (a.s.)'IN ÝLMÝ MÝRASI

 

Genelde bir Ýmam dünyadan göçtükten sonra, ortaya çýkan bir takým zorluklardan dolayý þialarýn bir sonraki Ýmam­la irtibatý bir süre çok kýsýtlý oluyordu ve hatta O hazretin di­ðer þehirlerdeki vekilleri bile Ýmam'la irtibat kurmak için birtakým zorluklarla karþýlaþýyorlardý. Ýmam Cevad (a.s.)'ýn ima­metinin baþlangýcýnda O hazretin yaþýnýn küçük olmasý da di­ðer sorunlara eklenmiþ bir sorun halindeydi. Þialarýn bu hu­sustaki þek ve þüpheleri bertaraf oluncaya kadar bir süre da­ha geçti. Bir baþka nasda, Ýmam'ýn on yaþýna kadar imame­tini gizil tuttuðu belirtilmiþtir.[44] Bunun kendisi de, Ýmam'la þialarý arasýnda irtibat kurmanýn bir takým zorluklarý olduðunu gösteren sebeplerden bir baþkasýdýr. Hakimlerin kendisi de bu hususta birtakým önlemler almýþ ve baskýlar yaratmýþlardý ve bu da irtibatý büyük bir derecede zorlaþtýrmýþtý ve neti­cede þialar özgür bir þekilde Ýmamlarýyla görüþemiyorlardý. Þialarýn yapabileceði tek þey ve tek irtibat yolu imam'a mek­tup yazmak ve mektuplarýnýn cevabýný almaktý. Bu yüzden Ýmam Cevad (a.s.)'ýn döneminden bu yana ve hatta Ýmam Rýza (a.s.)'ýn zamanýnda bile Ýmamlar mektuplaþma yoluyla þialarýyla irtibat saðlayabiliyorlardý.

Ayriyeten Ýmam'ýn kýsa bir süre olan 25 sene zarfýnda dünyadan göçmesi þialarla iliþkisinin istenen bir düzeye gel­memesine sebep oldu. Ama ayný zamanda Ýmam'ýn ashabý­nýn veya ashabýnýn kitaplarýnda çeþitli islami konularla ilgili O hazretten naklettikleri hadisler iki yüz yirminin üzerindedir ve haliyle o günün siyasi koþullarý altýnda Ýmam'ýn, ashabýnýn mektuplarýna cevaben yazmýþ olduðu nice mektuplar þimdi elimizde mevcut deðildir. Ýmam Cevad (a.s.)'dan nakledilen hadisleri takriben 120 kiþi nakletmiþtik.[45] Þeyh Tusi, Ýmam Cevad (a.s.)'dan hadis rivayet edenlerden 113 kiþinin adýný saymýþtýr.

Ýmam Cevad (a.s.)'dan nakledilen bu kadar hadisten, o hazretin ilmi yüceliði, fýkhi, tefsiri ve akidevi konular hakkýnda­ki ihatasý ve de dua ve münacat hususundaki azameti iyice anlaþýlmaktadýr. Ýmam'ýn geride býraktýðý az ama öz cümleleri arasýnda öyle cümlelere rastlanmaktadýr ki, Ýmam'ýn ahlaki kemalatýný gözler önüne sergilemektedir.

Ýmam'dan rivayet edilen kýsa cümlelerin bazýsýný Ýbn-i Sabbað-ý Maliki "Fusul-ul Muhimme" kitabýnda nakletmiþtir, onun yaný sýra bu sözler "Tuhaf'ul Ukûl" ve diðer hadis kay­naklarýnda sýk sýk göze çarpmaktadýr. Ýmam'ýn fýkhi rivayetle­rinin büyük bir bölümünü O hazretin, çeþitli bölgelerdeki as­habýnýn kendisine yazmýþ olduðu mektuplarýn cevabýnda ara­mak gerek.

ÝMAM'IN BATIL FIRKALARA KARÞI TUTUMU:

imam Cevad (a.s.) kendi dönemindeki fýrkalarýn þialara karþý aldýklarý tavýr ve tutumu þialara izah ediyordu. O fýrka­lardan biri Allah'ýn cisim olduðuna inanan Mücessime fýrkasýydý. Ýmam onlar hakkýnda þialara þöyle buyuruyordu: "Allah'ýn cisim olduðuna inanan birine baðlanarak namaz kýlamaz ve ona zekat veremezsiniz.[46]

imam Cevad (a.s.)'ýn dönemindeki o fýrkalardan biri de Vakýfiyye idi. Onlar da þialar karþýsýnda bir engel teþkil et­miþti. Bunlar, önceden de belirtiðimiz gibi, Ýmam Kâzým (a.s.) þehadetinden sonra O hazrette baki kalýp oðlu Ali b. Musa (a.s.)'ýn imametini kabul etmediler. Vakifiyye'den olan birine baðlanýp namaz kýlma hususunda Ýmam'a sorulunca Ýmam, þialarý böyle bir þeyi yapmaktan nehyetti.[47]

Zeydiye de þiadan ayrýlan bir fýrka idi. Ýmam Sadýk (a.s.)'ýn hayatýyla ilgili bölümde, Zeydiye hakkýnda ve Sadýk Ýmamlarýn onlara karþý tutumlarý hakkýnda bahsetmiþtik. Bir takým özel durumlarda Zeydiye'nin Ýmamiye'ye olan düþmanlýðý ve onlarýn hidayet imamlarý hakkýndaki kötü dav­ranýþ ve düþünceleri, Ýmamlarýn onlara karþý sert bir tavýr al­malarýna sebep oldu. Ýmam Cevad (a.s.)'dan nakledilen.bir rivayette Vakifiyye ve Zeydiye'nin "O gün yüzler eðilirler, çlýþýp çabalarlar, zahmete girip yorulurlar." (Gaþiye: 2-3) ayeti­nin mýsdaklarýndan olduðu ve bu yüzden de Nasibi'lerle ayný sýrada tutulduðu görülmektedir.[48]

Gulat da, þiarým adýnýn kötüye çýkmasýnda büyük bir rol oynadýðý için Ýmamlar tarafýndan dýþlanmýþ ve Ýmamlarýn hýþmýna uðramýþlardý. Bunlarýn bazý durumlarda þialar için or­taya çýkardýklarý tehlike çok ciddi boyutlar kazanýyordu. Çükü bunlar þia imamlarý adýna bazý rivayetler uydurarak, imam­larýn izinden giden þialarý saptýrmaya çalýþýyorlardý.

Ýmam Cevad (a.s.), Gulat'ýn büyüklerinden plan Eb'ul Hattab hak­kýnda þöyle buyurdu: "Allah lanet etsin Eb'ul Hattab'a, onun ashabýna ve onlar hakkýnda lanet etmekte tereddüt eden kimselere."[49]

Daha sonra Ýmam, Ebu Gamr, Cafer b. Vakid ve Haþim b. Ebi Haþim'e iþaret ederek onlarýn halktan faydalanmak için Ýmamlardan yararlandýklarýný ve ilim öðrendiklerini hatýr­lattýktan sonra onlarý da Eb'ul Hattab'la ayný kefeye koydu ve hâttâ bir rivayette Ýshak Anbari'ye þöyle buyurdu: "-Kendile­rini Ýmamlarýn sözcüsü diye tanýtan- Gulattan olan Ebu Semhari ve Ýbn-i Eb'iz Zerka adýndaki iki kiþi her ne pahasý­na olursa olsun öldürülmelidirter." Ýshak imam'ýn emrini ye­rine getirmek için çalýþýyordu, fakat onlar Ýmam'ýn bu emrin­den haberdar olunca Ýshak'tan gizlenmeye çalýþtýlar, ona görünmediler. Ýmam'ýn böyle bir karar vermesinin sebebi, onla­rýn þialarý munharif etmede çok hassas bir rol oynamalarý idi. [50]

ÝMAM CEVAD (a.s.)'IN ASHABI

 

Ýmam Cevad (a.s.)'m ashabýnýn büyük bir bölümünü O hazretin deðerli babasý Ýmam Rýza (a.s.)'ýn ashabý ve onlarýn oðullarý teþkil etmiþti. Onlarýn bir grubu Ýmamlarýn hadislerini içeren deðerli telifler geride býrakmýþlardýr.

Hz. Abdül Azim Haseni, Ýmam Cevad (a.s.)'ýn ashabýdan biri olup O hazretten fazla miktarda hadis nakletmiþtir. Hz. Abdül Azim Haseni Rey'e yerleþerek Ehl-i beyt (a.s.) ha­dislerini yaymaya baþladý. Hz. Abdül Azim'in faaliyetleri saye­sinde Rey þehrindeki þialar çoðaldý ve þiilik de yayýlmaya baþladý[51]

Ýmam Cevad (a.s.)'ýn ashabýndan biri de, Ebu Haþim diye meþhur olan Davud b. Kasým'dýr. O da Ýmam'dan bü­yük bir miktarda hadis nakletmiþ olup, Ýmam'ýn en seçkin ashabýndan biriydi. Ebu Haþim, Cafer b. Ebi Talib soyundan idi, o hazret rical kitaplarýnda methedilmiþ ve iyilikle anýmýþtýr.

Ali b. Mehziyar da Ýmam Cevad (a.s.)'ýn ashabýndan biri olup, þialar tarafýndan tanýnmýþ ve deðerli bir þahsiyettir. Necaþi'nin yazdýðýna göre o hem Ýmam Rýza (a.s.) ve hem de Ýmam Cevad (a.s.)'dan rivayet nakletmiþtir. Ali b. Mehziyar Ýmam Cevad (a.s.)'ýn en yakýn dostlarýndan biri idi, Ýmam ona ihtiramlý davranmada, ikramda bulunmada özel bir inayet gösteriyordu.[52] Onun Ýmam Cevad (a.s.)'dan naklet­tiði rivayetler nisbeten daha fazladýr.[53] Necaþin'in yazdýðýna göre Ýbn-i Mehziyar, Fatehi mezhebine mensup olan Ali b. Esbat ile birtakým tartýþmalara giriþmiþ ve çeþitli konular hak­kýnda tartýþmýþtýr ve nitekim tartýþma konularýný Ýmam Cevad (a.s.)'ýn yanýna getirmiþler ve bu da Ali b. Esbat'ýn, batýl inan­cýndan dönmesiyle son bulmuþtur.

Hayran'ül Hadim, Ýmam Cevad (a.s.)'ýn vekillerinden bi­riydi ve Keþþi de onu kitabýnda zikretmiþtir.[54]

Ýbrahim b. Muhammed-i Hamdani de Ýmam Cevad (a.s.)'ýn vekillerinden bir baþkasýdýr. O da Ýmam'dan bazý ri­vayetler nakletmiþtir.[55]

Anmet b. Muhammed b. Ebi Nasr el-Bazenti de Ýmam Cevad (a.s.)'ýn ashabýndan biri olup üzerinde icma edilen as­haptan biridir. Ayný zamanda o, Ýmam Rýza ve Ýmam Cevad (a.s.)'ýn en yakýn, en has þialarýndan idi. Bütün rical alimleri onu methetmiþtir. Bazenti 221 yýlýnda dünyadan göçmüþtür. Ýbn-i Nadim onu ve Ýmam Rýza (a.s.)'ýn hadislerini içeren onun kitabýný zikretmiþ ve "el-Cami" ve "el-Mesail" kitaplarýnýn da onun eserlerinden olduðunu söylemiþtir.[56]

ÝRAN ÞÝALARININ ÝMAM CEVAD (a.s.)'LA ÝRTÝBATI

Ýslam ülkesinin her yerinde Ýmami þialar yaþamaktaydý. Onlarýn büyük bir bölümü Baðdat, Medain, Sevad-ý Irak'da,[57] bir grubu da Ýran'da ve o günün diðer bölgelerinde yaþamaktaydý. Bunlar (a.s.) hazretin vekilleriyle irtibat kurma­nýn yaný sýra hac mevsiminde de Medine'de imam'ýn kendi­siyle görüþüyorlardý. Usul-u Kafi'de nakledilen bir rivayetten anlaþýlýyor ki, Ýman Cevad (a.s.)'ýn þialarýndan bir grubu da Mýsýr'a yerleþmiþ ve orada yaþýyordu. Bu rivayette Ali b. Es-bat þöyle diyor: "Mýsýr'daki ashablarýmýza Ýmam'ý dakik ola­rak vasfedebilmem için Ýmam'ýn boyuna dikkatle bakýyor­dum.[58] Baþka bir rivayette de Horasan þialarýndan birinin Ýmam Cevad (a.s.)'ýn huzuruna geldiði zikredilmiþtir.[59] Hürr b. Osman-i Hamdani'den nakledilen rivayette ise Rey þehri­nin þialarýndan bir grubunun Ýmam Cevad (a.s.)'m huzuruna geldiði belirtilmiþtir.[60] Bildiðimiz kadarýyla Rey þehrinde dai­ma þialar yaþamýþ ve zamanýn geçmesiyle de sayýlarý art­mýþtýr.[61] Kum kenti de þianýn en önemli merkezlerinden biri olmuþtu. Ýmam Cevad (a.s.)'ýn döneminde Kum'daki þialar o hazretle yakýn temaslar kurmuþlardý. Þeyh-ül Kumiyyin Ah-med b. Muhammed b. Ýsa, Ýmam Rýza (a.s.)'ýn, ondan sonra Ýmam Cevad (a.s.)'ýn ve ondan sonra da Ýmam Hadi (a.s.)'ýn ashaplarý arasýnda yer almýþ ve hatta Ýmam Hasan Askeri (a.s.)'ýn huzurunu da terk etmiþtir. O, hadis üzerine bir çok teliflerde bulunmuþtur.[62] Salih b. Muhammed b. Sahi,

Ýmam Cevad (a.s.)'in ashabýndan bir diðeri idi. Ýmam (a.s.) onu Kum þehrinde vakýf iþleriyle sorumlu tayin etmiþti.[63]

Baþka bir rivayette þöyle denmiþtir: Best ve Secistan ahalisinden biri hac mevsiminde Ýmam'ýn huzuruna gelip þöyle dedi: "Bizim valimiz Ehl-i beyti sevenlerden ve size ilgi duyanlardan biridir. Benim de divana borcum var, bu husus­ta ona bir mektup yazýn, beni zor durumda býrakmasýn." Ýmam "Onu tanýmýyorum." buyurdu. Dedim ki: "O siz Ehl-i beyti sevenlerdendir". Ýmam bir kaðýt alarak þöyle yazdý: "Bu mektubu getiren þahýs mübarek bir inancý senden nakletti. Yaptýðýn her iyi amel kendine aittir, o halde kardeþlerine iyilik et ve þunu da bil ki, Allah o amellerini tek tek ve amellerinin her zerresini senden soracaktýr." Mektubu Ýmam'dan aldým, fakat Secistan'a varmadan önce Hüseyn b. Abdullah-i Niþaburi (Vali) bu haberi duyup þehrin on kilometre dýþýnda beni karþýlamaya gelmiþti. Hazretin mektubunu ona verdim, mektubu alýp öptü ve gözünün üzerine koydu ve "Hacetin nedir?" dedi. "Hükümete borcum var." dedim. Hüseyn b. Ab­dullah onun maliyat borcunun ve vali olduðu sürece ondan maliyat alýnmamasýný emretti. Daha sonra yaþantým ve geçmim hakkýnda sordu ve daha sonra da adamlarýna benim için belirli bir gelir baðlamalarýný emretti.[64]

Ali b. Mehziyar da Ýmam Cevad (a:s.)'ýn ashabýndan bi­ridir. Ali b. Mehziyar aslen nasrani idi ve müslüman olduktan sonra Ýmam Rýza (a.s.)'ýn en yakýn ashabýndan ve ondan sonra da Ýmam Cevad (a.s.)'ýn ashabýndan oldu. O Hindvan adýndaki bir Fars köyü ahalisindendi ancak sonralarý Ahvaz'a yerleþti.[65]

Þia imamlarý ile þialarý arasýndaki mevcut iliþkiler hakkýda dakik bir inceleme yapýldýðýnda, bu iliþkilerin Ýmam Rýza (a.s.)'ýn zamanýndan itibaren daha da geliþtirildiði anlaþýlmak­tadýr. Bu da bir anlamda bu Ýmamlar zamanýnda, o bölgedeki þialarýn arttýðýný gösterir. Ýmam Rýza (a.s.)'ýn Horasan'a gel­mesi ve Ýmamlarýn Ýran'ýn muhtelif yerlerinde vekillerinin ol­masý sayesinde bu irtibat geliþmiþtir. Ýmam Bakýr (a.s.)'ýn za­manýndan bu yana, Ýmamlarýn ashabýnýn Ehl-i beyt hadisleri­ni içeren kitaplar telif etmeleri, gün geçtikçe Ýmamlarýn ve þialarýnýn kültürel ve fikirsel faaliyetlere önem verdiklerini götermektedir. Ve bunun da þia fýkýh ve itikadlarýnýn bu bölge­lerde yayýlmasýnda büyük payý vardýr. Ashabýn takiyyeden dolayý gizli tutulan kitaplarýndan rivayet nakletmek hususun­da Ýmam Cevad (a.s.)'dan sorulduðunda Ýmam þöyle buyur­du: "Onlardan rivayet nakledin, çünkü onlarýn tümü hak ve sahihtir".[66] Böylece þialar babalarýnýn eserlerini yayýnlamak ve ihya etmekle temel olan þeye yani þia fýkhýna güç kazandýrdýlar. Ayriyeten onlar, munharifler tarafýndan bir kenara atý­lan þia fýkhýnýn müsellematýný yaymak için onlara amel et­mekle vazifelendirildiler. Bir hacmin en faziletli amellerinden sayýlan temettü haccý onlardan biriydi.[67]



[1] Ravzet'ül Vaizin, s: 208.

 

[2] Keþf'ül Gumme, c: 2, s: 243. Bu husustaki aþka görüþleri öðren­mek için bakýnýz: Müsned'ül imam'il Cevad, s: 11-15.

 

[3] "Navbe" Mýsýr'ýn güneyindeki geniþ araziye denmektedir.

 

[4] Usul-u Kafî, c: 1, s: 492. Tahzib, c: 6, s: 90.

 

[5] Fýrak'üþ Þia, s: 91.

 

[6] Delail'ül Ýmamet, s: 204.

 

[7] Uyün'ül Mucizat, s: 119.

 

[8] Ravzet'ül Vaizin, s: 203.

 

[9]Menakib (Ýbn-i Þehr Aþub), c: 2, s: 429. Müsned'ül imam'il Ce­vad, s: 29-30 ve 222.

 

[10] Fýrak'üþ Þia, s: 88. el-Makalat vel-Fýrak, s: 95.

 

[11] Usul'uKafi, c: 1,s:383.

 

[12] Fýrak'üþ Þia, s: 88. el-Makalat vel-Fýrak, s: 94- 95

[13] Bihar'ul Envar, c: 50, s: 99-100 (Uyun'ul Mücizat'ýn nakline göre s: 119). Bakýnýz: isbat'ül Vasiyyet, s: 213.

 

[14] Usûl'u Kafi, c: 1,s: 314.

 

[15] el-Fusul'ul Muhtare, s: 256-257.

 

[16] Ýrþad (Þeyh Müfid), s: 317. A'lâm'ül Vera, s: 330.

 

[17] Müsned'ül Ýmam'il Cevad, s: 250-333. Biz bu mecmuamýzda Üstadýn bu yazýlarýndan büyük bir ölçüde yararlanmýþ ve bu belgelerin tanzimindeki üstadýn faaliyetini en deðerli kültürel hizmetlerden bilmek­teyiz.

 

[18] Bihar-ül Envar, c: 50, s: 18, 36.

 

[19] )  Beyhak Tarihi, s: 46.

 

[20]Ýmam Cevad'ýn Siyasi Hayatý, s: 65. Bazýlarýnýn naklettiði rivayet budur, ancak sonradan da deðineceðimiz gibi imam Cevad (a.s.)'ýn 215 yýlýnda Baðdat'a geldiðine dair Taberi'nin rivayeti daha çok nakledilmiþtir.

 

[21] Tarih-i Taberi, c: 7, s: 149. el-Bidaye ven-Nihaye, c: 10, s: 260.

[22] Ýrþad (Þeyh Müfid), s: 319.

 

[23] Irþad, s: 319-32.

[24] Tarih-i Taberi, c: 7, s: 190 (215 yýlýnda geliþen olaylar). Baðdat Tarihi, c: ?, s: 142-143. Musul Tarihi, s: 215. el-Kamil Fit-Tarih, c: 6, s: 417. Müsned'ül imam'il Cevad, s: 55. el-Hayat'üs Siyasiyye lil-imam'il Cevad, s79

 

[25] el-Hayat'üs Siyasiyye lil-lmam'il Cevad, s: 68-75.

 

[26] Usul-u Kafi, c: 1, s: 492-493.

 

[27] Irþad (Þeyh Müfid), s: 326.

 

[28] Fusul-ul Mühimme (Maliki), s: 276

 

[29] Seçkin Tarih "Tarih-i Kuzide", s: 205-206.

 

[30]el-Eimmet'ül isna Aþer (Ýbn-i Tulün), s: 103. Þuzürat'üz Zaheb,c: 2, a: 48.

 

[31] Bihar'ül Envar, c: 50, s: 8.      

 

[32] Fusul-ul Mühimme, s: 275.

 

[33] Muruc-uz Zaheb, c: 3, s: 464.

 

[34] el-Eimmet'ül Ýsna Aþer, s: 104. Fusul'ul Mühimme. s: 276.

 

[35] Ýrþad (Þeyh Müfid), s: 323. Bihar'ül Envar, c: 50, s: 79-80

 

[36] Usul’ü Kafi c1 s323

[37] Rayyan  b.  Þabib,  muvassak ve  itim ad  edilir  ravüerdendir, Rayyan Horasan'da imam Rýza (a.s.) ile beraberdi ve sonralarý Kum'a yerleþti. Rayyan, Sabah b. Nasr-ý Hindinin Ýmam Rýza (a.s.)'dan naklettiði rivayetleri derleyip bir araya topladý. Bakýnýz: Necaþi, s: 165.

 

[38] Ýmam Rýza (a.s.)'ýn yaþamý hususunda bahsettiðimiz þeylerden dolayý ve zikrettiðimiz sebeplerden ötürü Memun'un iddialarýný kabul ede­meyiz. Ýbn-i Þü'be'nin rivayetlerinde þöyle belirtilmiþ: Memun'un kendisi imam Cevad (a.s.)'ý dize getirmek için Yahya b. Aksem'in onunla tar­týþmaya girmesin isledi. Tuhaf'ul Ukûl, s: 335.

 

[39] Zahebi diyor ki: Yahya büyük fakihlerden biriydi ve Hicri 242 yý­lýnda ölmüþtür. Mizan'ül itidal, c: 4, s: 361-362.

 

[40] irþad, s: 46-51. Fusul'ul Mühimme, s: 267-271. Tefsir'ul Kumî, c: 1, s: 183. Tuhaf'ulUkûl, s: 335.

 

[41] Tefsir-i Ayaþi, c: 1, s: 319. Müsned'ül imam'il Cevad, s: 181-183.

[42] Tevhid (Þeyh Saduk), s: 110. Usul-u Kafi, c: 1, s: 95.

 

[43] el-lhticac, c: 2, s: 245-249.

 

[44] Isbat'ül Vasiyye, s: 215.

 

[45] Bu rakam, Üstad Atarudi'nin "Müsned'ül Ýmam'il Cevad'da be­lirttiði üzeredir.

 

[46] Tevhid (Þeyh Saduk), s: 101. Tahzib, c: 3, s: 283.

 

[47])   Men La Yahzuruh'ul Fakih, c: 1, s: 379.

 

[48] Rical-i Keþþi, s: 391. Müsned'ül Ýmam'il Cevad, s: 150.

 

[49] Rical-i Keþþi, s: 444.

[50] Rical-i Keþþi, s: 444.

 

[51] Üstad Atarudi "Abdül Azim Haseni, Hayatuhu ve Müsneduhu" adýnda bir kitap yazmýþtýr, onun kýsa bir bölümü "Müsned'ül imam'il Ce­vad" s: 298-308 de zikredilmiþtir..       

 

[52] Rical-i Necaþi, s: 177.

 

[53] Müsned'ül imam'il Cevad, s: 316.

 

[54] Rical-i Necaþi, s: 508.

 

[55] Cami-ur Rüvat nakline göre; Müsned'ül imam'il Cevad, s: 252.

 

[56] el-Fihrist, s:.276.

 

[57] el-Gaybet, s: 212.

 

[58] Usul-u Kafî, c: 1, s: 384.

 

[59] es-Sakib, s: 208.

 

[60] es-Sakib, s: 208.

 

[61] iran'da Þiilik Tarihi, s: 190-192.

 

[62] Müsned'ül imam'il Cevad, s: 265.

 

[63] Tahzip c4 s140 Ýstibsar c2 s60

[64] Usul-u Kafi, c: 5, s: 11i. Tahzib, c: 6, s: 336.

 

[65] Müsned'ül imam'il Cevad, s: 315.

 

[66] Usul-u Kafi, c: 1,s: 53.

 

[67] Usul-u Kafi, c: 4, s: 291. Tahzib, c: 5, s: 30.